Eyüp İlçesi moloz hattı
Eyüp moloz hattı Eyüp moloz taşıma Eyüp moloz nakliyesi Eyüp moloz atık toplama Eyüp alo moloz hattı,Eyüp, İstanbul ilinin Avrupa yakasında yer alan bir ilçesi. 1936’da kurulan Eyüp ilçesinin yüzölçümü 242 km²’dir. 21 mahallesi ve 7 köyü bulunan Eyüp ilçesinin nüfusu 2013 yılındaki ADNKS verilerine göre 361.531’dur. İlçe’nin Haliç’in iç kesiminde kısa bir sahil şeridi vardır.
İlçe ismini, sınırları içinde türbesi bulunan Ebu Eyyûb el-Ensarî’den almaktadır. İstanbul’un Fethinden sonra Türklerin sur dışında kurduğu ilk yerleşim merkezi olan Eyüp’te başta Eyüp Sultan Camii olmak üzere Osmanlı döneminden kalma çok sayıda tarihi eser mevcuttur. III. Selimin annesi Mihrişah Valide Sultan’ın inşa ettirdiği imaret 200 yıldan beri faaliyetini sürdürmektedir. Tarihi Eyüp mezarlığında Osmanlı döneminin önemli asker, devlet adamı ve alimlerinin mezarları bulunmaktadır. Bilinenin aksine bölgede bir değil yedi sahabe mefdun bulunmaktadır. Şimdiki adı Alibeyköy olan Köpekyaylası önemli yerleşim alanlarındandır.
Eyüp İskelesi (1880-1893) [3]
Kutsal yer ana girişi, türbe ve müze içerir, Eyüp
Eyüp ilçesinin kapladığı alan İstanbul Surlarının dışında kalmasına rağmen, burada daima bir köy vardı. Çünkü iki nehir çok miktarda temiz su sağlıyordu. Ve Bizans döneminde köyde bir klise vardı. Ve daha sonra bir manastır (Bugünkü Eyüp Camii’nin arkasındaki tepelerin yükseğine inşa edilmişti.) şehir duvarlarının dışında kalınca bu alan mezar yeri olarak kullanılmaya başlandı. Burada kiliseler ve mezarlıklar vardı. Geniş müsliman mezarları ve büyük türbesi ile buraya adını ve ününü veren türbe olduğu kadar.
Endüstriyel devrim sırasında Eyüp[değiştir | kaynağı değiştir]
17 nci ve 18 nci yüzyılda İstanbul Osmanlı İmparatorluğu’nun püskülü olarak plansız bir şekilde büyüyordu. Balkanlar’daki Türk toplumu ve Kafkasya’lılar şehre geldiler. Bu dönemde Eyüp alanı, bazı ruhsal havasını kaybederek şehirle birleşmiş hale geldi. Çünkü Altın Boynuz boyunca fabrikalar inşa ediliyordu. Bunları ilki Feshane idi. Fabrika Osmanlı ordusuna fes üretmekteydi.
Bugünkü Eyüp[değiştir | kaynağı değiştir]
Pierre Loti kahvesinden Haliç’in görünüşü
Yakın zamanda pek çok fabrika kapatıldı veya buradan kaldırıldı. Haliç artık kokmuyor. Su kenarında oturmak artık mümkün. Bundan dolayı Eyüp’ün nitelikleri tekrar olumlu olarak değişiyor. Alan bazı şeyleri de kaybediyor. Kırk veya elli sene önce publar ve oyun evleri ve şehir hayatının alışılagelmiş zevkleri vardı. Eyüp’te bugün hiç bar yoktur,buna rağmen köşe dükkânlarda bira satılabilir. Sokakları kahvehene ile doludur,insanlar burada sigara ve çay içerek veya oyun oynayarak vakit geçirirler.
Yeni apartman blokları ile birlikte nüfusta büyüdü. Fakat atmosfer hala barış dolu. Camiler ve tarih semte hala hakim vaziyette. Eyüp ruhsal sakinlik ve rahatlama imajını vurgulamaya çalışmakla meşgul durumda. Sadece bir cami ve mezarlık olmayıp Piyer Loti mevkiinde Karyağdı Ali Baba isimli Bektaşi Tekkesi de bulunmaktadır. Yukarı tepelerinde ağaçlıklar bulunur ve burada genişce yayılmış vaziyette duran ve adını Fransız yazar Pierre Loti den alan bir kahve vardır. Haliç üzerinde şahane bir manzaraya sahiptir. Eminönü’ne giden bütün yollar görülebilir. Büyük bir barış duygusunu ağaçların altında çayınızı alırken hissedebilirsiniz. Şimdi Haliç temiz olup ,sandallar insanları karşı sahillere taşımaktadır.
Tarihi yapılar[değiştir | kaynağı değiştir]
Ebu Eyyûb el-Ensarî camii ve türbesi[değiştir | kaynağı değiştir]
Eyüp Camii nin mihrap ve minberli iç görünüşü
Eyüp adı, Muhammed’in yoldaşı ve sancaktarı olan Ebu Eyyûb el-Ensarî’den gelmektedir. Kendisi buraya Arap ordusu ile birlikte şehrin ilk defa feth edilme denemesinde gelmiş ve burada vefat etmiştir. Son arzusu ise buraya gömülmekti. Onun istirahat yeri Bizans döneminde hürmet edilen bir yerdi. Fakat 4. Haçlı seferindeki Latin azgınlığı sırasında diğer kutsal Bizans yerleri ile birlikte dağınık duruma düştü. Yedi yüzyıl sonra, İstanbul’un fethi sırasında II. Mehmed’in (Fatih Sultan Mehmed) hocası şeyh Akşemsettin tarafından yeniden keşfedildi. Fatih Sultan Mehmet, şehrin alınmasından sonra bir mezar yeri veya Türbe Ebu Eyyûb el-Ensarî’nin istirahat yeri üzerine ve bir cami onun onuruna yapılmasını emretti. İstanbul’a ilk büyük cami inşa edilecekti. Geleneksel hamam, okul odaları ve kantin kompleksi camiyi çevreleyecekti. Aynı zamanda İstanbul’a ilk defa böyle bir yapı yapılacaktı. Eyüp’ün kutsal yer olması noktasından, Caminin bir taşının Peygamberin ayak izini taşıdığı söylenir. Pek çok cami, dua yerleri, şadırvanlar inşa edildi. Ve pek çok Osmanlı yöneticisi Ebu Eyyûb el-Ensarî’nin istirahat yeri yakınına gömülmek istiyordu. Alan büyüyordu ve pek çok dini mimarı kazanıyordu. İstanbul’a bu alana serin hava ve güzel manzara için gelmiş olan Türk ve yabancı turistlerin derviş tekkelerine ulaşabilme yeri haline geliyordu. Osmanlı İmparatorluğu’nun yükselme döneminde Eyüp, şehir duvarları dışında kalan tanınmış üç yerleşim yerinden biri idi. Diğer ikisinden biri Üsküdar ve sonuncusu Galata idi. Bu dönemin bazı karakteri, Count Preziosi’nin çoğu Eyüp’ü içeren şehrin yağlı boya tablolarında görülebilir.
Dosya:İstanbul – Eyüp İskelesi – Şubat 2013.ogv
Eyüp İskelesi ve çevresi, arka planda Eyüp Sultan Camii (Şubat 2013)
Karyağdıalibaba Tekkesi[değiştir | kaynağı değiştir]
Bugünkü Karyağdı Mahallesinde Pierlotti mevkiinde bulunmaktadır.1700lü yıllarda kurulan bu Bektaşi tekkesi dönemin Osmanlı müvverlerinin ve Yeniçerilerin devam ettiği bir tekke idi. 1828’de Padişah II. Mahmut tarafından Yeniçeri Ocağı’nın ve Bektaşiliğin yasaklanmasıyla birlikte kapatılmış ancak sonraki dönemlerde tekrar açılmıştır.
- Published in Bölgelerimiz
Esenyurt İlçesi moloz hattı
Esenyurt moloz hattı Esenyurt moloz taşıma Esenyurt moloz nakliyesi Esenyurt moloz atık toplama Esenyurt alo moloz hattı,Eyüp İlçesi moloz hattı Esenyurt, İstanbul’un Büyükçekmece ilçesinin semtlerinden biriyken, 2008 yılında Kıraç beldesi ile birleştirilerek ilçe olmuştur.
Esenyurt yerleşim yeri bütünü, Marmara bölgesinin Trakya alt bölgesinde, İstanbul Metropolitan alan sınırları içerisinde yer almaktadır. Bu bölgenin doğusunda Küçükçekmece Gölü, batısında Büyükçekmece, kuzeyinde Hoşdere köyü ve TEM Karayolu, güneyinde Firuzköy ve E-5 Karayolu bulunmaktadır.
İlçede 13 sağlık ocağı 1 devlet hastanesi 1 kızılay hastanesi (kızılay hastanesi devlet hastanesi ek binası haline getirilmiştir) ve 1.000.000. m² şehir parkı bulunmaktadır. İlçede güvenlik 1 haziran 2009 itibariyle polis teşkilatına geçmiştir. Emniyet müdürlüğü binası hazırlanmıştır.
Esenyurt’un yüzölçümü 2.770 hektardır ve 1989 yılında belediye olma niteliği kazanmıştır. Belediye teşkilatının kurulmasıyla bölgede bir hizmet atağı başlatılmıştır.
- yüzyılın başlarında Ekrem Ömer Paşa’ya ait çiftlik toprağında kurulan yerleşme, buranın hissedarlarından olan Eşkinozgillerden Eşkinoz adını almıştır.
1967’de de yerleşimin adı Esenyurt olarak değiştirilmiştir. Eşkinoz Çiftliği’nde çalışanların oluşturduğu yerli halka 1920-1938 yıllarında Romanya ve Bulgaristan’dan göçenlerin katılımı ve son yıllarda iç ve dış göçlerle gelen nüfus, etnik yapının bugünkü halini almasını sağlamıştır.
Esenyurt‘un kurucu belediye başkanı Gürbüz Çapan‘dır. Şu an belediye başkanlığı görevini Ak Parti grubundan Necmi Kadıoğlu sürdürmektedir. İlk yerleşim, Merkez Mahallesi’nde Köyiçi Mevkiinde oluşmuştur. Bugün hala bu alanda bulunan çingenelerin yaşadığı ve yerleşmenin en yoğun özelliklerini taşıyan Çingene Mahallesi ilk yerleşmenin çekirdek alanlarından biridir. 1920-1938 yıllarında bölgeye gelen Romanya ve Bulgaristan göçmenlerinin ikamet ettiği Merkez Mahallesi’nin kuzey kesiminde bulunan göçmen mahallesi de yerleşmenin en eski bölgesidir
- Published in Bölgelerimiz
Esenler İlçesi moloz hattı
Esenler moloz hattı Esenler moloz taşıma Esenler moloz nakliyesi Esenler moloz atık toplama Esenler alo moloz hattı,Esenler, İstanbul’un ilçelerinden biridir. Kuzeyde Bayrampaşa, güneyde Güngören, güneydoğuda Zeytinburnu, batıda Bağcılar ilçeleriyle komşudur. Esenler, 18 mahalleden oluşmaktadır ve yüzölçümü toplam 5.227 hektardır.Esenler, çevresindeki ilçelerden farklı olarak, sanayi merkezi olmaktan çok bir yerleşim merkezi özelliğindedir. Esenler’i Davutpaşa yoluna bağlayan Ayazma yolu üzerindeki su kontrol kuyuları, şimdi Belediye oto Garajı olarak kullanılan Üçyüzlü, Ayazma Çeşmesi, Su Terazisi ve garaj içinde yıkık vaziyette olan Kilise güzel bir mimari örnek olarak karşımıza çıkar. Esenler Merkez Camisi’nin karşısındaki Kilise kalıntısı restore edilerek günümüzde Dijital Kütüphane olarak hizmet vermektedir. İstanbul surlarının yıkılmasından sonra bu bölge toprakları askeri bakımdan önem kazanmıştır. İlçe Tarihinin İstanbul Tarihi içinde mütalaa edilmesi gerekir. İlçe tarihi eser bakımından zengin sayılmaz. Bizans ve Osmanlı dönemine ait çeşme, su kemeri, su terazisi ve sebil günümüze ulaşan tarihi yapılardır. Bu eserlerin de kitabeleri tahrip edildiği için yapım tarihleri hakkında bilgi vermek mümkün değildir. Bunlar: Avas kemeri, Atışalanı Çeşmesi, Atışalanı Sebili, Menderes Çeşmesi (Litros Ayazması), Yavuz Selim Çeşmesi ve Nene Hatun Çeşmesi.
Bölge, Bizanslılardan kalma bir yerleşim alanıdır. Bu bölgenin en eski ahalisi Litros, (Esenler) ve Avas (Atışalanı) adlarıyla kurulan köylerde yaşayan Rumlardır. Esenler veya Atışalanı Köyleri eski tarihlerde Bizans’ın şaşalı devirlerinde İstanbul’un Türk’ler tarafından fethine kadar Bizans köyleri olup, Bizans İmparatorluğu’na türlü tarım ürünleri yetiştirerek ekonomik katkıda bulunmuşlardır.Osmanlı döneminde Mahmutbey nahiyesi içerisinde birer Rum yerleşim yeri olan Litros ve Avas köylerinin etnik yapısı, Lozan Antlaşması’yla değişmiştir. Cumhuriyet döneminde Rum kökenli halkın Yunanistan’a göç etmesiyle boşalan köylere, Doğu Makedonya’dan gelen mübadele göçmenlerini Türkler iskan ettirilmiştir. Uzun yıllar mübadele köyü konumunda kalan Litros ve Avas isimlerini 1930’lu yıllara kadar korumuştur. 1937-1940 yıllarında gerçekleştirilen değişiklikle Litros-Esenler, Avas-Atışalanı olarak Türkçeleştirilmiştir.
1993 yılı sonunda ilçe olmuştur. Esenler’in bulunduğu bölge, önceden Bakırköy ilçesine dahil iken, bu ilçe bölününce önce Güngören’e dahil edildi. Daha sonra da müstakil bir ilçe olarak kuruldu.
- Published in Bölgelerimiz
Çekmeköy İlçesi moloz hattı
Çekmeköy moloz hattı Çekmeköy moloz taşıma Çekmeköy moloz nakliyesi Çekmeköy moloz atık toplama Çekmeköy alo moloz hattı, Çekmeköy, İstanbul’un Anadolu Yakası’nda yer alan bir ilçesi. Önceleri Ümraniye’ye bağlı bir belediye olan Çekmeköy, 2009’da Ömerli, Alemdağ ve Taşdelen ilk kademe belediyelerinin tüzel kişiliklerinin sona ermesi ve bu belediyelere bağlı 17 mahalle ile 5 köyün katılmasıyla oluştu. 148,08 kilometrekarelik alanda 135.603 kişinin yaşadığı Çekmeköy’de nüfus, ilçe olmadan önce 75.423 iken 1990’da 13.523, 2000’de 37.502, 2007’de 70.683 olarak sayılmıştır.İlçenin kuzeybatısında Beykoz, kuzeydoğusunda Şile, güneybatısında Ümraniye, güneydoğusunda ise Sancaktepe yer almaktadır.
- Published in Bölgelerimiz
Çatalca İlçesi moloz hattı
Çatalca moloz hattı Çatalca moloz taşıma Çatalca moloz nakliyesi Çatalca moloz atık toplama Çatalca alo moloz hattıÇatalca, yüzölçümü bakımından İstanbulnin en büyük ilçesidir. İstanbul’un batı sınırında kurulmuş bir kent merkezidir.
1865 yılında, Tanzimat sonrası yapılan vilayet düzenlemelerinde Meclis-i İdare-i Liva-yı Zabtiyye’ye bağlanan ilçe, 1924 yılında Mustafa Kemal Atatürk’ün emriyle vilayet merkezi yapılmıştır. 26 Haziran 1926 tarihli kanunla tekrar ilçe haline getirilerek İstanbul’a bağlanmıştır. Fatih Sultan Mehmet’in “bu şehri Allah’a emanet ettim” dediği Çatalca, stratejik yönden çok önemli bir ilçedir.
Antik Çağ’da Trakya’ya adını veren Trak halkının topraklarında Doriscus yakınlarında Ergiske (Ἐργίσκη)adıyla kurulmuş bir Yunan kolonisinin adı olup, Bizans döneminde Metrai veya Metris, Osmanlı fethi öncesinde Rumlarca Hanice olarak da adlandırılmıştır. Ergiske adının Yunan mitolojsinde Poseidon’Un oğlu Ergiscus, Metris adının ise İskender’in generallerinden Ayametris ile ilişkili olduğu ileri sürülmüştür.[4]
Coğrafya[değiştir | kaynağı değiştir]
İlçenin yüzölçümü 1.291 km2dir. Bu yüzölçümün büyük bir çoğunluğu ormanlarla kaplıdır. Sahil uzunluğu 135 km.dir. İl merkezine uzaklığı ise 55 km’dir. Güneyde Büyükçekmece’ye, batıda ise Silivri’ye ve Tekirdağ iline komşudur. Doğudaki komşuları, Avcılar, Küçükçekmece ilçeleri ile Gaziosmanpaşa’dır. Yüzölçümü itibarıyla İstanbul’un en büyük ilçesidir. İlçenin Karadeniz kıyısında kuzey kesiminde Yıldız Dağları’nın devamı olan ormanlarla kaplı yükseltiler yer alır. Bunların güneyinde verimli ovalar başlar. İstanbul’un içme suyu ilçe sınırları içindeki Durusu Gölü ve Büyükçekmece baraj gölünden sağlanır. Yıldız Deresi başta olmak üzere Durusu Gölü’ne su taşıyan birçok irili ufaklı dere vardır. Kent, güney batısında 330 metreye kadar yükselen ve Yıldız Dağları’nın devamı olan tepelerin ova ile birleştiği alanda kurulmuştur. Önceleri sancak ve vilayet iken 1926 yılında Çatalca Vilayeti kaldırılmış ve ilçe olarak İstanbul’a bağlanmıştır. İlçe sınırları içinde on altısı merkez belediyeye bağlı olmak üzere toplam kırk iki köy vardır.
- Published in Bölgelerimiz
Büyükçekmece İlçesi moloz hattı
Büyükçekmece moloz hattı Büyükçekmece moloz taşıma Büyükçekmece moloz nakliyesi Büyükçekmece moloz atık toplama Büyükçekmece alo moloz hattı,Büyükçekmece, İstanbul’un batısında bulunan bir ilçesidir. Doğusunda Beylikdüzü ve Esenyurt, batısında Silivri, kuzeyinde Çatalca ve Arnavutköy ilçeleriyle güneyde Marmara Deniziyle çevrilmiştir. Yüzölçümü 196 km²’dir. 1987’ye kadar Çatalca’ya bağlı bucak merkeziyken ilçe olmuş ve 2009’daki idari yapılanma değişikliklerine kadar Avcılar ve Küçükçekmece ilçelerine komşu olmuştur. Bu yılda yapılan değişikliklerde Gürpınar, Beylikdüzü (eskiden Kavaklı) ve Yakuplu beldeleri Beylikdüzü; Esenyurt ve Kıraç beldeleri Esenyurt; Bahçeşehir beldesi de Başakşehir ilçelerine bağlanınca ilçenin alanı büyük ölçüde küçülmüş, yalnız lağvedilen Çatalca’nın Muratbey ve Silivri’nin Celaliye-Kamiloba beldelerinin katılımıyla batı yönünde ilçe genişlemiştir. Ayrıca lağvedilen Tepecik, Mimarsinan ve Kumburgaz beldelerinin mahalleleri de Büyükçekmece Belediyesi sınırlarına katılmıştır.
Büyükçekmece’de Türkiye’nin 1., Avrupa’nın 3. en yüksek TV kulesi, Türkiye’nin en büyük sergi alanı TÜYAP bulunmakta ve Büyükçekmece yazlık kent olduğu için uzun bir sahili, alışveriş merkezi, çarşısı, tarihi eserleri, 5 yıldızlı hotelleri, tiyatrosu, spor salonları, parkları ve su parkı vardır.
Büyükçekmece’de 3 adet özel üniversite, 58 Resmi, 11 Özel İlköğretim Okulu, 13 Özel Lise, 2 Resmi, 16 Özel Anaokulu, 23 Okul Bünyesi Ana sınıfı, 2 Anadolu Lisesi, 2 Çok programlı Lise, 1 Ticaret Meslek Lisesi, 1 Anadolu Meslek Lisesi vardır.
Sağlık[değiştir | kaynağı değiştir]
Büyükçekmece’de birçok sayıda resmi ve özel sağlık kurumu bulunmaktadır. [5][6] [7] Bu kurumların listesi aşağıda yer almaktadır.
Resmi sağlık kurumları[değiştir | kaynağı değiştir]
Büyükçekmece Devlet Hastanesi
Büyükçekmece Ana Çocuk Sağlığı ve Aile Planlama Merkezi
Batıköy Aile Sağlığı Merkezi
Büyükçekmece Merkez Aile Sağlığı Merkezi
Büyüçekmece 1 Nolu Aile Sağlığı Merkezi
Celaliye Aile Sağlığı Merkezi
Gülsüm Başarır Aile Sağlığı Merkezi
Güzelce Hacı Ayşe Ömer Çolak Aile Sağlığı Merkezi
Hasan Gül Aile Sağlığı Merkezi
Hekimbaşı Mustafa Behçet Aile Sağlığı Merkezi
Kamiloba Süleyman Savaş Aile Sağlığı Merkezi
Kumburgaz Aile Sağlığı Merkezi
Mimarsinan Hacı Ayşe Akgün Aile Sağlığı Merkezi
Muratçeşme Aile Sağlığı Merkezi
Pınartepe Mustafa Önen Aile Sağlığı Merkezi
Şevket Yılmaz Aile Sağlığı Merkezi
Tepecik Aile Sağlığı Merkezi
Özel sağlık kurumları[değiştir | kaynağı değiştir]
Özel Büyükçekmece Kolan Hastanesi
Özel 2000 Tıp Merkezi
Özel Mimaroba Tıp Merkezi
Özel Medicell Tıp Merkezi
Özel Asdent Ağız ve Diş Sağlığı Polikliniği
Özel Avrupa Ağız ve Diş Sağlığı Polikliniği
Özel Büyükçekmece Ağız ve Diş Sağlığı Polikliniği
Özel Dentinart Ağız ve Diş Sağlığı Polikliniği
Özel Epa Ağız ve Diş Sağlığı Polikliniği
Özel Flora Diş Ağız ve Diş Sağlığı Polikliniği
Özel Kozan Ağız ve Diş Sağlığı Polikliniği
Özel Mine Ağız ve Diş Sağlığı Polikliniği
Özel Prodens Ağız ve Diş Sağlığı Polikliniği
Özel Sahil Ağız ve Diş Sağlığı Polikliniği
Özel Bio Atlas Laboratuvarı
Özel Bilgi Laboratuvarı
Ulaşım[değiştir | kaynağı değiştir]
Büyükçekmece ilçesinden TEM ve D-100 karayolları geçmektedir. İETT ve Özel Halk Otobüsleri’nin ve İDO’ya bağlı deniz otobüslerinin düzenli seferleri vardır.
Not: İETT Otobüs Numaraları: 76TM- Tepecik KİPTAŞ-MİMAROBA-TÜYAP METROBÜS, HT48 Hünkartepe-M.OBA-AVCILAR METROBÜS 76C – Bakırköy ve E-60 Mimarsinan/Büyükçekmece-Mecidiyeköy , 448 Mimarsinan – Yenibosna Metro , 303 Silivri-Yenibosna Metro , 401 Çatalca – Yenibosna Metro , 401T Tepekent – Yenibosna Metro
- Published in Bölgelerimiz
Beyoğlu İlçesi moloz hattı
Beyoğlu moloz hattı Beyoğlu moloz taşıma Beyoğlu moloz nakliyesi Beyoğlu moloz atık toplama Beyoğlu alo moloz hattı,Beyoğlu, İstanbul’un Avrupa yakasında bulunan ilçelerinden biri. Beyoğlu ilçesini kuzeyden Şişli İlçesi, doğudan Beşiktaş İlçesi ve İstanbul Boğazı, kuzeybatıdan Kağıthane ve Eyüp ilçeleri, güneyden Haliç çevrelemektedir. Yüzölçümü 8.76 km2’dir. Köy yerleşimi olmayan ilçe 45 mahalleden oluşmaktadır.
Tarihî yarımadanın ve Haliç’in karşısında gelişen bölge Orta Çağdan itibaren, Yunanca’da “karşı yaka”, “öte” anlamına gelen “Pera” (Πέρα) adıyla anılmaktaydı.[2] Türkler tarafından kullanılan “Beyoğlu” adının, bir beyin oğlunun bölgedeki konağından kaynaklandığı ileri sürülür. Bu konuda öne sürülen iki rivayetten ilki; Osmanlı Padişahı II. Mehmed döneminde, Trabzon İmparatorluğu Prensi Aleksios Komnenos’un İslamiyeti kabul ederek bu bölgeye yerleşmesinden; ikincisi ise Padişah I. Süleyman döneminin Venedik elçisi Andrea Gritti’nin, Rum bir kadınla evlenmesi sonucunda dünyaya gelen oğlu Luigi Gritti’nin Taksim dolaylarında bir konakta oturmasından dolayı bu Beyoğlu adının kullanılmaya başlanıldığını belirtir.[2] 1925 yılında Pera kullanımı resmî yazışmalardan çıkarıldı ve Beyoğlu ismi kullanılmaya başlandı.[3]
Tarih[değiştir | kaynağı değiştir]
İstanbul kartoğrafı, Cristoforo Buondelmonti, 1422
Galata’nın ilk çağlara dek uzanan tarihine karşın, Beyoğlu, 16. yüzyılın ilk yarısında, içinde tek tük yapıların yer aldığı, bağlık bahçelik bir alandı.
Tophane, İstanbul Boğazı ve Üsküdar sahilinin, 19. yüzyıldan kalma görünümü.
Beyoğlu, Galata’dan gelen Hıristiyanlarla yabancıların, elçilikler dolaylarına ve o zamanlar “Grand Rue de Pera” denilen İstiklal Caddesi boyunca yerleşmesiyle Avrupa kenti görünümünde bir yerleşme olarak ortaya çıktı.
Böylece, İstanbul içinde farklı bir topluluk 17. yüzyılda gelişmeye başladı. İlk önceleri, Fransız ve Venedik elçilikleri ile onların çevresinde yerleşmiş Fransisken misyonerleri yerleşmenin çekirdeğini oluşturuyordu. 17. yüzyılın başlarında Galata’yı gösteren bir gravürde surların dışında çok az bina gözükmektedir.
1700’lerde Beyoğlu, bugünkü Tünel-Galatasaray caddesinin iki tarafı ile, bu caddenin yan sokaklarına yayılmıştı. Dörtyol, merkez olmak üzere Beyoğlu gelişmişti. Batısında mezarlıklar ve doğusunda ise elçilikler vardı. 18. yüzyılda yavaş yavaş Avrupa etkisi artmıştır. 18. yüzyıl sonunda, İstiklal Caddesi’nde, yapıların tamamı taş veya tuğla ya da alt katları taş ve üstleri ahşaptır.
- yüzyılın sonunda İstanbul’a gelen Dallaway, Beyoğlu’nu Galata’nın yazlığı olarak tanımlıyor, yolların düzensiz olduğunu belirtiyor ve bu bölgede Fransız, İngiliz, Hollanda, Venedik, Rusya, İsveç, İspanya, Prusya ve Napolili diplomatların kışlık malikanelerinin bulunduğunu yazmıştır.
Beyoğlu, genel olarak 19. yüzyılda gelişmiştir. Bu gelişmenin nedeni, bu döneme Osmanlı dış ticaretinin daha önceki dönemlerde görülmemiş boyutlarda büyümesi ve ulaşımın gelişmiş olmasıdır. 19. yüzyılda, Osmanlı İmparatorluğu’nun dünya kapitalist sistemi ile bütünleşmesi sonucu, Beyoğlu uluslararası bir ticaret merkezi olmuştur. 19. yüzyılın başında, Beyoğlu, bahçeli evleriyle hala bir banliyö görünümünde idi. Bu yüzyılın ilk yarısında, Beyoğlu ve çevresi henüz tam olarak kentleşmemişti. İkinci yarısında ise Galatasaray ile Taksim arası gelişti. Beyoğlu, artık kapitülasyonların koruması altındaki yabancıların, tüccarların, bankerlerin, armatörlerin ve kozmopolit bir çevreye yerleşmek isteyen zenginlerin Paris modasını taklit ederek yaşadıkları bir yer olmuştur. Yüzyılın sonunda, burada, Paris’in en ünlü sahne oyunlarını aynı zamanda gösteren üç tiyatro vardı. Bu tarihte, modern toplumun gereksinim duyduğu tramvay, gaz, su gibi altyapı hizmetleri sağlanmıştı. Bu kuruluşların işletme ayrıcalıkları çok uzun süreli sözleşmelerle yabancılara ya da azınlık mensuplarına verilmişti. Bu dönemdeki hızlı yapılaşma, Batı’daki örneklerden etkilenmekle birlikte Osmanlı etkisinde de kalmıştır.
- yüzyılda Beyoğlu’nda Galatasaray ile Taksim arası önem kazandı. Bu alanda hala bahçeli konakların bulunması ve bunların apartmana dönüşmesi olanağı, buranın gelişmesini sağlamıştır. Ayrıca 1913’de ilk elektrikli tramvayın Beyoğlu’nu Şişli’ye bağlaması Galatasaray-Taksim arasını, Tünel-Galatasaray arasına göre daha merkezi bir duruma getirmiş, Beyoğlu’nun en kolay ulaşılabilir ve gözde yeri yapmıştır. Bu dönemde Beyoğlu’nun çevresindeki semtlerde çağdaş binalar yapılmış ve yeni semtler gelişmiştir. 20. Yüzyılın başlarında Beyoğlu’nda da yapılan apartmanların cephelerinde Art Nouveau üslubu uygulanmıştır.
Cumhuriyet Dönemi’nde 1950’lere kadar yabancılardan ve onlar için çalışan azınlıklardan boşalan yerlere, yeni yetişen Türk iş adamları ve Beyoğlu yakasını kentin en çağdaş semti bilen aydın Türkler ilgi gösteriyorlardı. Sinema ve tiyatroları, lokanta ve pastaneleri, sanat galerileri ve mağazalarıyla hala kentin en seçkin semti idi. 1950’lerden sonra, kırsal göç ve hızlı kentleşme sonucu İstanbul’un aşırı büyümesi, yeni semtlerin gelişmesi, eğlence kuruluşlarının, ticaretin ve zengin ailelerin bu yeni gelişen çağdaş alt merkezlere dağılımı ve toplumun kültürel değişimi Beyoğlu’na olan ilgiyi azalttı.
Hala bazı lüks mağazaların İstiklal Caddesi’ni terketmeyişi ve yoğun bir trafik akışı üzerinde oluşu eski kültürel düzeyinde olmasa bile Beyoğlu’nun canlılığını korumasını sağlamaktadır. Bununla birlikte, pek çok bina boş durmakta ya da atölye olarak kullanılmaktadır. Bu özellikler Beyoğlu’nda yavaş yavaş çöküntü alanının ilerlediğini göstermektedir.
Beyoğlu, ilk önceleri bir diplomasi merkezi olarak gelişmiş, fakat daha sonraları yabancı ticaretinin, ekonomik kontrolünün artması ve burada yoğunlaşması sonucu İstanbul’un ticaret merkezi durumuna dönüşmüştür. Ticaretin yanı sıra eğlence, kültür kuruluşlarının da burada yer alması ve konumu, bütün İstanbul’un odak noktası olmasını sağlamıştır.
Kültür[değiştir | kaynağı değiştir]
Atatürk Kültür Merkezi, ön cephesi.
Beyoğlu İstanbul’un en İstanbul kokan ilçesi olarak tanımlanabilir, kozmopolit teriminin hayat bulduğu yerdir. İstiklal Caddesi ve çevresindeki sokaklar yalnızca Beyoğlu’nun değil İstanbul’un da merkezi sayılabilir. İstiklal Caddesi dışında Cumhuriyet, İnönü ve Cihangir caddeleri de ticaret ve eğlence fonksiyonunun en belirgin oldukları yerlerdir. İlçe sınırları içinde yer alan çeşitli kültürel etkinliklerin yapıldığı tesisler, ilçenin bir kültür merkezi olmasını da sağlamıştır. Sinemalar, tiyatrolar, gösteri merkezleri gibi yerler, Beyoğlu İlçesi’nde yaşayan nüfustan çok fazla nüfusun faydalandığı, İstanbul ve Türkiye genelinde bir anlam ifade eden yerlerdir. Ayrıca Beyoğlu Gürcü ressamların oluşturduğu Pirosmani Sanat galerisine de ev sahipliği yapmaktadır.
- Published in Bölgelerimiz
Beykoz İlçesi moloz hattı
İstanbul moloz Ve Yıkım Kırım İşleri®
Beykoz moloz hattı Beykoz moloz taşıma Beykoz moloz nakliyesi Beykoz moloz atık toplama Beykoz alo moloz hattı Beykoz İlçesi moloz hattı,
Moloz hattı, ibb moloz hattı, İlçesi moloz hattı, moloz alım hattı, moloz atım hattı, istanbul moloz hattı,
Moloz hattı hattı, moloz hattı hattı, moloz fiyatı hattı, moloz alım hattı fiyatı, moloz alım hattı fiyatı,
moloz hattı ibb, moloz hattı ibb, moloz hattı ibb, moloz nakliye hattı, Çuvalsız moloz hattı, çuvalsız moloz hattı,
Beykoz İlçesi moloz hattı, Acarlar Mahallesi moloz, Akbaba Mahallesi moloz, Alibahadır Mahallesi moloz,
Anadolu Hisarı Mahallesi moloz, Anadolu Kavağı Mahallesi moloz, Anadolufeneri Mahallesi moloz,
Baklacı Mahallesi moloz, Bozhane Mahallesi moloz, Çamlıbahçe Mahallesi moloz, Çengeldere Mahallesi moloz,
Çiftlik Mahallesi moloz, Çiğdem Mahallesi moloz, Çubuklu Mahallesi moloz, Cumhuriyet Mahallesi moloz,
Dereseki Mahallesi moloz, Elmalı Mahallesi moloz, Fatih Mahallesi moloz, Göksu Mahallesi moloz,
Göllü Mahallesi moloz, Görele Mahallesi moloz, Göztepe Mahallesi moloz, Gümüşsuyu Mahallesi moloz,
İncirköy Mahallesi moloz, İshaklı Mahallesi moloz, Kanlıca Mahallesi moloz, Kavacık Mahallesi moloz,
Kaynarca Mahallesi moloz, Kılıçlı Mahallesi moloz, Mahmutşevketpaşa Mahallesi moloz, Merkez Mahallesi moloz,
Örnekköy Mahallesi moloz, Ortaçeşme Mahallesi moloz, Öyümce Mahallesi moloz, Paşabahçe Mahallesi moloz,
Paşamandıra Mahallesi moloz, Polonez Mahallesi moloz, Poyraz Mahallesi moloz, Riva Mahallesi moloz,
Rüzgarlıbahçe Mahallesi moloz, Soğuksu Mahallesi moloz, Tokatköy Mahallesi moloz, Yalıköy Mahallesi moloz,
Yavuz Selim Mahallesi moloz, Yeni Mahalle Mahallesi moloz, Zerzavatçı Mahallesi moloz,
Beykoz, İstanbul’un bir ilçesidir. Çatalca-Kocaeli bölümünün Kocaeli Yarımadası batısında yer almakta olup; batıdan İstanbul Boğazı, doğudan Şile ilçesi, kuzeyden Karadeniz ve güneyden de Çekmeköy, Üsküdar ve Ümraniye ilçeleri ile çevrelenmiştir.Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren yapılan sanayi ağırlıklı çalışmaların etkisiyle fabrikaların çoğalması sonucu genelde işçi kesimin tercih ettiği yerleşim yeri olan Beykoz, son yıllarda üst gelir seviyesi kesimden de talep görmektedir. “Boğazın incisi” olarak tanımlanmaktadır.
Beykoz, Kanlıca
Deniz seviyesinden başlayarak 270 metreye kadar yükselen Beykoz’un engebeli arazisini Riva, Küçüksu ve Göksu dereleri parçalamıştır. İlçe ve yakın çevresinde Akdeniz iklimi ile Karadeniz ikliminin karışımı olan “Geçiş Tipi İklim” etkilidir. Yazlar, Akdeniz kadar sıcak olmamakla birlikte Karadeniz kadar yağışlı değildir. Beykoz ve çevresi başta kestane, meşe, gürgen, ıhlamur, kayın, kızılağaç ve fındık ağaçlarından oluşan doğal orman örtüsüyle kaplıdır.
Riva deresi
Beykoz çok uzun bir tarihsel geçmişe sırtını dayamaktadır. Beykoz’un tarihine ilişkin olarak bilinen en eski tarih M.Ö. 700’lerdir. Bu dönemde deniz yoluyla gelip Beykoz’u kendilerine yurt edinen Traklar, Beykoz’da yerleştiği bilinen ilk halk olarak karşımıza çıkar. Her ne kadar sanat tarihçileri ve arkeologlar çok daha önceki dönemlerde Karadeniz’den Boğaz’a doğru seyreden tepelerde Apollon tapınağı benzeri yapıların olduğunu öne sürmekte ve dolayısıyla da Beykoz’un bir kent olarak tarihini çok daha önceki tarihlere götürmek gerektiğini iddia etseler de, örgütlü bir toplumsal hayatın Beykoz’da söz konusu tarihle birlikte başladığını söyleyebiliriz.
Traklar, Trakya’ya adını veren ve tarihte savaşçı özellikleriyle bilinen bir topluluktur. Trakların tarihte balıkçı köyleri, müstahkem kalelerle çevrili kentler ve çok çeşitli yerleşme birimleri inşa ettikleri bilinmektedir. Trakların Hint-Avrupa kökenli bir halk olduğu söylenmekte, ancak yazılı bir kültüre sahip olmadıkları için haklarında yeterince bilgi edinme imkanı bulunmamaktadır. Trak toprakları geniş bir coğrafyayı içerisine alsa da, esasında doğu ve batı Trakya bölgesinde konuşlandıkları bilinmektedir. Traklar hiçbir zaman hakimiyetleri altında bulunan toprakları idare edecek tek bir devlet kuramamış, daha ziyade parçalı bir yönetim yapısı ortaya koymuşlardır. Bununla birlikte Traklar kendi içerisinde güçlü yönetim mekanizmaları geliştirmeyi başarabilmişlerdir.
Traklar Beykoz’a geldiklerinde, kralları Amikos’un ismine binaen, buraya “Amikos” adını vermişlerdir. Amikos, Beykoz’un bilinen en eski adıdır. Boğaz’ı geçerek Beykoz’a gelen Traklar burada Bebrik Devleti’ni kurmuşlardır. Bir rivayete göre Bebrikler isimlerini Akdeniz kıyısında, Pirenelerin kuzeyinde ve güneyinde bulunan eski bir İber kavminden almışlardır. Bebrikler M.Ö. 337 yılında Bitinyalıların saldırısına uğramış ve Bebrik Devleti uzun süren kanlı mücadele ve savaşların ardından yıkılmıştır.
Bitinya dönemi, Beykoz’un yavaş yavaş gelişmeye başladığı bir dönemdir. Beykoz (Amikos), yönetim mekanizmasının babadan oğula geçen bir krallık sistemine bağlı olduğu Bitinyalılar devrinde tam dokuz kral görmüştür. M.Ö. 74 yılında Bitinya kralı IV. Nicomedes ölüm döşeğindeyken tüm krallığını Roma imparatorluğuna devretmiştir. Bunun üzerine Roma İmparatorluğu Bithinya’yı bir eyalet olarak ilan etmiştir. Ancak Pontus kralı III. Mithridates Bithinya’yı zaptetmiş ve M.Ö. 74 yılının ortasında Roma İmparatorluğu bölgeyi yeniden ele geçirmek üzere, askeri bir birlik hazırlamış ve bölgeye yollamıştır. On yıllık bir mücadele neticesinde M.Ö. 65 yılında Bithinya Roma İmparatorluğu tarafından ele geçirilmiş, Pontus toprakları da Bithinya topraklarına dahil edilmiştir. III. Mithridates’in M.Ö. 63 yılında yakalanması ile birlikte tarihte Üçüncü Mithridates Savaşı olarak bilinen savaş son bulmuştur.
M.S. 395 yılında Roma İmparatoru Büyük Teodosyus imparatorluğu, Doğu Roma İmparatorluğu (Bizans) ve Batı Roma İmparatorluğu olarak ikiye bölene dek Roma İmparatorluğu sınırları içerisinde yer alan Beykoz, bu tarihten itibaren Bizans İmparatorluğunun egemenliği altına girer. Pers İmparatorluğu 609 yılında Beykoz’u sınırlarına dahil eder. Persler altmış yıl bu topraklarda kaldıktan sonra, 669 yılında Müslüman Araplar bu toprakları Perslerden alırlar. Kısa bir süre sonra çekilen Arapların ardından bölgenin hakimiyeti yeniden Bizanslıların eline geçer. Bizanslıların bölgedeki bu üstünlükleri yedi yüz yıldan daha fazla, Osmanlı Sultanı Yıldırım Bayezid’ın bölgeyi ele geçirdiği tarih olan 1402 yılına kadar devam eder. İstanbul’un Fatih Sultan Mehmed tarafından fethinden 51 yıl önce, Beykoz (Amikos) Yıldırım Bayezid tarafından Osmanlı İmparatorluğu’nun sınırları içerisine dahil edilir. Osmanlı İmparatorluğu sınırlarına dahil edilen kentin adı bundan böyle Amikos değil, Beykoz’dur. Beykoz isminin nereden geldiğine ilişkin olarak da çeşitli rivayetler söz konusudur. Bu rivayetler içerisinde en bilineni, Beykoz isminin Kocaeli beylerbeylerinin Beykoz’da oturmasına nispetle üretilenidir.
Fatih Sultan Mehmet Köprüsü
Rivayete göre Farsçada köy anlamına gelen kos sözcüğünün Türkçe bey sözcüğüne eklenmesi sonucunda ortaya çıkan Beykos (Beyköyü) sözcüğü kentin adı olarak kalmıştır. Beykos zamanla Beykoz’a dönüşmüştür. Bilinen bir başka rivayet ise, Beykoz isminin, kentin Osmanlı idaresi altına girdiği dönemden sonra kentte inşa ettirilen On Çeşmeler adlı bir çeşmenin yanında bulunan büyük bir ceviz ağacına binaen ortaya çıktığını iddia etmektedir. Bu rivayete göre söz konusu dönemde koz kelimesi ceviz sözcüğünü nitelemek üzere kullanılmaktadır. Bu yörede ceviz ağaçlarının çok fazla sayıda bulunması nedeniyle de bu yöreye Binkos adının verildiği ve bu ismin zamanla Beykoz ismine dönüştüğü öne sürülmektedir.
Muhteşem dereleri, birbirinden güzel mesire yerleri, bereketli toprakları, cömert denizi ve aynı zamanda geniş bir av sahası da olan yemyeşil ormanlarıyla bir masal kentini andıran Beykoz, Osmanlı Devleti tarihinde önemli bir yere sahiptir. Av alanlarının uygunluğu münasebetiyle Osmanlı yönetici sınıfının gözde mekanlarından birisi olmuştur Beykoz. Padişah başta olmak üzere avın kendileri için bir tutku olduğu saray erkanı, Osmanlı’nın son dönemlerine dek Beykoz’u kendilerine mesken tutmuşlardır. Özellikle Tokat Bahçesi, bugünkü Akbaba köyü civarı ve Çubuklu yöresinde düzenlenen av partileri ile ilgili birçok tarihsel anektod ve resmi kayıt söz konusudur. Ünlü seyyah İbn Battuta’dan öğrendiğimize göre, av partileri Türk yönetici sınıfının ayırdedici özelliklerinden birisi olarak karşımıza çıkmaktadır. Söz konusu bölgeler Osmanlı yönetici sınıfının avlanma yeri olarak tayin edilmiş bölgeler olup, tebaadan birilerinin avlanması yasaklanmıştır.
Beykoz’un gözdesi köşklerin bu bölgede ortaya çıkışları doğrudan bu av merakıyla bağlantılı bir gelişmedir. Zamanla padişahların ve önde gelen saray erkanının konaklayabilmesi için biribirinden güzel av köşkleri inşa edilmiştir Beykoz’da. Bu bağlamda bugün maalesef arkasında herhangi bir iz bırakamayan, tarihsel önemi haiz av köşklerinden olan Tokatköy’deki Tokat Kasrı ve bahçelerine değinmek yerinde olacaktır. Evliya Çelebi, seyahatnamesinde Tokat Kasrı’nın Fatih Sultan Mehmed tarafından yapıldığını şu cümlelerle anlatmıştır
Fatih Sultan Mehmet’in seferde olan sadrazamının gönderdiği haberci, nefes nefese, heyecanla Tokat’ın fethedildiği müjdesini verince Fatih Sultan Mehmet: “Tez şurada bir bahçe yapılsın ismine de Tokat bahçesi denilsin. Tokat surlarına benzeyen bir set çekilsin (…)” demiş. Etrafı surlarla veya çitlerle çevrili bu bahçe içerisinde bir zerafet timsali bir köşk, muhteşem bir havuz, enfes bir şadırvan ve güzel bir hamam yaptırılmış, geniş bir alana sahip olan bahçesinde ise av hayvanları yetiştirilmiştir. Bu yapının yer aldığı Tokatköyü’ne muhteşem bir kemerli beton köprü üzerinden geçmek suretiyle varılmaktadır. Bu kasrın ve bahçenin bakımı emri altında yüz bostancının bulunduğu bir bahçıvan başı tarafından sürdürülmüştür. Bu kasrın özellikle genç yaşta tahta çıkan IV. Murat (1623-1640) tarafından çok beğenildiği bilinmekte, onun bu bahçenin çimenliğinde cirit oynattığı söylenmektedir. Yapıldığı tarihten itibaren Tokat Kasrı’na ve Beykoz’un bizatihi kendisine tahta geçen bütün Osmanlı Padişahları’nın rağbet gösterdikleri bilinen bir gerçektir.En fazla tercih edilen av türleri kuş, geyik ve karaca avı olmuştur. Kuş avı daha ziyade doğanlar kullanılarak yapılırken, geyik ve karaca avı eğitilmiş köpekler kullanılarak yapılırdı. Özellikle yenileşme döneminin Osmanlı Devleti’nde nasıl bir seyir aldığını izlemek açısından Beykoz’da düzenlenen av partileri oldukça enteresan malzemelerle doludur. On sekizinci yüzyıl sonrasında Sakson türündeki av köpekleri Avrupa’dan getirilmeye başlanmıştır. Ava en düşkün padişahın kendisi için “avcı” lakabının kullanıldığı IV. Mehmed (1642-1693) olduğu söylenir. IV. Mehmed’in en kısa avının üç ay sürdüğü rivayet edilir. IV. Mehmed av merakı nedeniyle devlet işlerini ihmal etmekle suçlanmış, bunun üzerine kendisine yöneltilen eleştirilere tepki olarak tahtını Edirne’ye taşımıştır. Beykoz merkezli av partilerinde kullanılan silah teknolojileri de zamanla değişmiştir. On sekizinci yüzyıla dek ok ve yay ile yapılan avlar, bu dönemden itibaren yerlerini dolma çakmaklı tüfeklere ve daha sonrasında ise fişek atan kırma tüfeklere bırakmıştır. Yirminci yüzyılın başına gelindiğinde Beykoz’dan Şile’ye ve Ömerli’ye dek uzanan ormanlık sahada karaca ve yaban domuzu avı yapılmaktadır.
Bu avlar daha ziyade köpekler eşliğinde ve sürek avı biçiminde gerçekleştirilmekteydi. Beykoz’un doğusunda yer alan sık ormanlık alanlarda halihazırda yaban domuzu avı yapılabilmekte, ilçe sınırlarının kuzeydoğu yakasında tavşan, çulluk, tilki ve nadiren olmakla birlikte dağ kekliği avlanabilmektedir. Ayrıca Ömerli baraj gölü civarında kaz ve ördek avı da yapılabilmektedir.
Beykoz Kalesi
Osmanlı tarihinin en önemli seyyahlarından olan Evliya Çelebi, Beykoz’u şu satırlarla anlatır: “(…) lebi deryadan bağlar kenarından gitmek üzere Servi Burnun’nun üç bin adım güney tarafında, bir liman-ı âzimin kenarındadır. Sekiz yüz haneli, bağ ve bahçeli, mamur bir kasabadır. Camii, mescidi, hamamı, sibyan mektebi, küçük sokakları, ağaçlarla müzeyyen çarşı ve pazarı vardır. Çarşı ve pazarı çok bakımlıdır. Halkı bahçıvan, oduncu ve balıkçıdır. Ab-ı havası nefistir. İskelesinde bir kılıç balığı dalyanı vardır. Beş altı gemi direğini birbirine bağlayıp denize dikmişlerdir. Karadeniz tarafından kılıçbalıkları geldiğinde direğin tepesindeki âdemler ellerindeki taşları kılıçbalıklarının arkasına doğru atınca balıklar emin yerdir diye liman ağzına doğru girer. Burada ağlara takıldıklarında balıkçılar kayıklarla kılıçbalıklarına yanaşıp kargı ve tokmaklarla bunları avlarlar. Buradan içeride Akbaba, Sultan, Ali Bahadır, Dereseki, Alemdağ, Koyun Korusu, Yuşa Nebi mesireleri vardır.” Bugün Beykoz, yukarı boğazın yüzyıllardan beri en şöhretli mesiresi olan, geniş bir vadiyi dolduran ve ulu çınarların süslediği Beykoz çayırına sahiptir. Çayır, Hünkar iskelesinden darala darala Tokat mevkiine kadar uzanmaktadır. Çayırın içerisinde yer alan türlü türlü mekanlar, ağaçlarla çevrili yollarla birbirine bağlanır. Bu, başka bir mesirede rastlayamacağımız nadide bir güzellik sunar bizlere. Ağaçların boylarına bakılarak bu yolların en az yüz elli iki yüz öncesinde yapılmış olduğu sonucuna rahatlıkla varılabilir. İstanbul’un, Boğaziçi’nin, Anadolu Yakasının en şirin ilçelerinden birisi olan Beykoz, hala müstakil bir tarihinin yazılmasını beklemektedir. Bu güzel kentin tarihini yazmayı başarabilenler, kültür dünyamıza çok önemli bir katkıda bulunmakla kalmayacaklar, kentin zengin tarihsel birikiminin de bir parçası olacaklardır.
Beykoz’un günümüze gelen birçok Tarihi eseri mevcuttur.
Küçüksu Kasrı
Kaymakdonduran Çeşmesi (Kanije Beylerbeyi Ahmet Paşa tarafından yaptırılmıştır.)
İshak Ağa Çeşmesi (On çeşmeler) (Mimar Sinan tarafından yaptırılmıştır)
Hıdiv Kasrı (Mısır Hıdivi Abbas Hilmi Paşa yaptırmıştır)
İskenderpaşa Camii (Beykoz) (Mimar Sinan tarafından yapılmıştır.)
Anadolu Hisarı (Yıldırım Bayezid yaptırmıştır)
Küçüksu Kasrı (Sultan I. Mahmut’a hediye olarak yaptırılmıştır)
Anadolu Feneri
İlçe merkez nüfusunun çoğu genellikle İzmir, Bursa, Antalya, Kıbrıs ve Karadeniz İllerinden oluşmaktadır. Köy taraflarında daha çok Mesudiye, Ordu ve Görele’den gelip yerleşenlerin çokluğu göze çarpar.
İdari yapı[değiştir | kaynağı değiştir]
İlçe, 45 mahalleden oluşmaktadır. Büyükşehir yasası ile köyden mahalleye dönüştürülen yerleşimlerin nüfusları düşüktür .Elmalı Mahallesi orman içine sonradan yerleşilerek oluşmuş köy niteliğinde olup, Karadeniz köyleri özelliğini taşır.
Ulaşım[değiştir | kaynağı değiştir]
Üsküdar’dan 15, 15ŞN, 15M , 15KÇ , 15Y , 15P , 15N nolu hatlarla ve sarı dolmuşla
Kadıköy’den 15F ve 15BK , 14M nolu hatlarla ve sarı dolmuşla
Ümraniye’den 11H, 20 , 15TY , 11ÇB nolu hatlarla
Mecidiyeköy’den 121A , 121B ve 121BS ile
Taksim’den E2 nolu hatla
Kavacık’dan 15A , 15D , 135 , 135A , 136 nolu hatlarla ve minibüslerle
Ayrıca deniz yolu mevcuddur: Beykoz-Yeniköy tekneleri ve sabah saatlerinde deniz otobüsü ve vapurlarla.
Sosyal hayat[değiştir | kaynağı değiştir]
Beykoz’da gözle görülür bir plansız yapılaşma ve konut sıkıntısı yaşanmakta olup, nüfusun 1/4’e yakını tapusuz gecekondu tipi evlerde oturmaktadır. İmar durumu yakın zamana kadar imar mevzuatının tatbikatındaki gecikmeler yüzünden son derece düzensizdir. Büyük ölçüde eksik olan altyapı tamamlanmaya çalışılmaktadır. İlçe nüfusunun büyük bölümünü Beykoz’a bölge dışından iç göçle gelen vatandaşlar oluşturmuştur. Yaşanan aşırı iç göç sonucunda birçok yerde doğal bitki örtüsünün yok edilmesi ile yerleşim alanları meydana gelmiştir Yer şekillerinin de engebeli olması;plansız yapılaşmanın sebeplerinden biridir. Arazi mülkiyeti genellikle orman ve hazineye ait olup, şahıs mülkiyetindeki arazilerin sınırlı olması ve büyük parseller içermesi yüzünden işgallerle konut alanı haline dönüştürülmüştür. Eski yerleşim alanı olarak Merkez, Yalıköy, Paşabahçe, Anadolu Hisarı, Kanlıca’nın bir kısmı müstakil ve eski tip konut tarzını koruyabilen mahalleler arasındadır.
Beykoz ilçesindeki sosyal faaliyetler[değiştir | kaynağı değiştir]
Kiraz Festivali
Dosya:İstanbul – Anadoluhisarı, Beykoz 2 – Şub 2013.ogv
Beykoz İlçesinde yer alan Anadoluhisarı semtinin iskelesi ve çevresi, sol tarafta ilerde görünen Fatih Sultan Mehmet Köprüsü (Şubat 2013)
Dosya:İstanbul – Kanlıca, Beykoz – Şub 2013.ogv
Beykoz İlçesinde yer alan Kanlıca semtinin iskelesi ve çevresi, sağ tarafta ilerde görünen Fatih Sultan Mehmet Köprüsü (Şubat 2013)
Beykoz Belediyesi, Beykoz İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü ile ilçede bulunan çeşitli vakıf ve derneklerin işbirliği sayesinde halk oyunları, tiyatro etkinlikleri ve çeşitli yarışmalar yapılmaktadır. Ayrıca İSMEK’in açtığı kurslarada büyük rağbet vardır. İlçede birde Halk Eğitim Merkezi bulunmaktadır Kütüphanelerin ve çok amaçlı salonların yetersizliği, kültürel faaliyetlerin istenilen düzeye ulaşmasını engellemektedir. İlçede 3 sinema, 11 spor kulübü, 1 spor salonu, 3 futbol sahası, 4’ü şahıslara ait 26 halı saha mevcuttur. Beykoz Çayırı’nda yapılmaya başlayan geleneksel Beykoz Şenlikleri kültürel etkinliklerin sergilendiği önemli bir faaliyettir. Beykoz Çayırı’ndaki askeri kışlanın ve (halk tarafından Saray Hastanesi) olarak bilinen Beykoz Kasrı’nın yakın tarihte turizme açılacak olması,özelleştirilmiş olan Beykoz Deri ve Kundura Fabrikası’nın yerine çok kısa sürede 5 yıldızlı bir otelin yapılacak olması ve Riva Köyü’ne yeni yapılacak olan Türkiye’nin ilk ve tek en büyük sinema platformu İlçenin sosyal yönünü daha çok genişletecektir.
Beykoz Kasrı 1845-1854 Abdülmecid Han
Küçüksu Kasrı 1752 I. Mahmut
Çubuklu Hıdîv Kasrı 1906 II. Abdülhamid Han
Anadoluhisarı Kalesi 1396 Yıldırım Bayezit (Güzelcehisar Kalesi)
Mihrişâh Sultan Çeşmesi 1806 III. Selim
Anadolu Kavağı Kalesi 1630 IV. Murat
Midilli’li Ali Reis Camii 1593 Midilli’li Ali Reis tarafından yaptırılmıştır.
On Çeşmeler(İshâk Ağa Çeşmesi) 1550-1747 I. Mahmud
İskenderpaşa Camii (Beykoz) ve Türbesi 1560 I. Süleyman ( Kanuni) ve II. Selim dönemlerinin devletin ileri gelenlerinden, “Magosa Fatihi” olarak tanınan Gazi İskender Paşa (ö. 1570) tarafından yaptırılmıştır.
Karakulak Çeşmesi 1836 II. Mahmud
Paşa Çeşmesi 1870 Abdülaziz Han
Anadolu Feneri ve Camii 1567 (I. Mahmud döneminde yaptırılmıştır)
Turizm[değiştir | kaynağı değiştir]
Beykoz merkezindeki Abraham Paşa Korusu çeşitli turistik tesislerle yeniden düzenlenmiştir. Kanlıca’da bulunan Mihrabad Korusu Boğaz manzaralı görünümüyle en gözde mesire alanları arasında yer almaktadır.
Beykoz tarihi yalıları ile de ünlüdür. Anadolu Hisarı’ndan Beykoz Yalıköy’e kadar birçok özel mülk konumunda olan tarihi yalılar, Boğaz görünümüne güzellik katmaktadır. Bu yalıların en önemlisi Anadolu Hisarı’ndaki Hekim Paşa Yalısı’dır.
%60’ı orman alanı olan Beykoz, İstanbul halkının hafta sonu dinlenme ihtiyacının büyük bir bölümünü karşılamaktadır. Anadolu Kavağı, Anadolu Feneri, Poyraz Köy, Riva (Çayağazı), Cumhuriyet Köyü, Ali Bahadır, Değirmen Dere, Bozhane, Göllü Köyü, Akbaba, Polonezköy en çok ilgi çeken mesire alanlarıdır. Turizm alt yapısı ve tesisleri yetersizdir. Polonezköy’de bulunan otel ve pansiyonlar dışında turizm amaçlı tesis çok azdır.
Boğaz eskiden beri balıkçılığı ile meşhur olmasına rağmen Beykoz bu açıdan da istenilen ölçüde tanıtılamamıştır. Anadolu Kavağı’ndaki balık lokantaları deniz ve kara yoluyla gelen yerli ve yabancı turistlerin rağbet ettikleri yerlerdendir. Akbaba Köyü’nde bulunan Akbaba Sultan Türbesi ve Mescidi, Anadolu Kavağı Yuşâ Tepesi’ndeki Yuşâ Türbesi, Kanlıca’daki İskender Paşa Türbesi ve Camii, Dereseki Köyü’ndeki Kırklar Baba Türbesi, Orta Çeşme’deki Uzun Evliya Türbesi çok sayıda ziyaretçi çeken yerledir. İlçe sınırları içinde bulunan ve Türkiye’de Kültür ve Tabiatı Koruma Vakfı’nın belirlediği anıtsal ve korunmaya değer ağaçlar vardır ki bunlardan bazıları; Kaymak Donduran da 200 yaşındaki Kestane Ağacı, Beykoz Çayırı’ndaki 200 yaşındaki Çınar Ağaçları örnek verilebilir.
- Published in Bölgelerimiz
Beşiktaş İlçesi moloz hattı
İstanbul moloz Ve Yıkım Kırım İşleri®
Beşiktaş moloz hattı Beşiktaş moloz taşıma Beşiktaş moloz nakliyesi Beşiktaş moloz atık toplama Beşiktaş alo moloz hattı,
Moloz hattı, ibb moloz hattı, İlçesi moloz hattı, moloz alım hattı, moloz atım hattı, istanbul moloz hattı,
Moloz hattı hattı, moloz hattı hattı, moloz fiyatı hattı, moloz alım hattı fiyatı, moloz alım hattı fiyatı,
moloz hattı ibb, moloz hattı ibb, moloz hattı ibb, moloz nakliye hattı, Çuvalsız moloz hattı, çuvalsız moloz hattı,
Beşiktaş İlçesi moloz hattı, Abbasağa Mahallesi moloz, Akat Mahallesi moloz, Arnavutköy Mahallesi moloz,
Balmumcu Mahallesi moloz, Bebek Mahallesi moloz, Cıhannuma Mahallesi moloz, Dikilitaş Mahallesi moloz,
Etiler Mahallesi moloz, Gayrettepe Mahallesi moloz, Konaklar Mahallesi moloz, Kültür Mahallesi moloz,
Kuruçesme Mahallesi moloz, Levazım Mahallesi moloz, Levent Mahallesi moloz, Mecidiye Mahallesi moloz,
Muradiye Mahallesi moloz, Nisbetiye Mahallesi moloz, Ortaköy Mahallesi moloz, Sinanpaşa Mahallesi moloz,
Türkali Mahallesi moloz, Ulus Mahallesi moloz, Vişnezade Mahallesi moloz, Yıldız Mahallesi moloz,
Beşiktaş, İstanbul’un bir ilçesidir. Adını İstanbul’un en eski semtlerinden bir olan Beşiktaş semtinden alır. 8,4 km uzunluğunda sahili olduğu İstanbul Boğazı’nın Rumeli yakasında yer alan ilçe batıda Şişli ve Kağıthane, güneybatıda Beyoğlu, kuzeyde Sarıyer ilçeleriyle komşudur. Yüzölçümü 11 km², nüfusu ise 2014 ADNKS verilerine göre 188.793’tür.
Hem nüfus, hem de alan olarak İstanbul kentinin küçük ilçelerinden biri olmasına karşın iki kitayı ve İstanbul’un iki yakasını birbirine bağlayan Boğaziçi ve Fatih Sultan Mehmet köprülerinin bağlantı yollarını bulundurduğu için günlük ortalama 2 milyon kişinin geçtiği canlı bir alandır. Bununla beraber sahip olduğu son dönem Osmanlı mimarisi eserleri, Boğaziçi yamaçlarındaki doğa manzaraları, dokuz üniversite ve Levent-Maslak hattındaki iş merkezleri gibi tarihi, kültürel ve ekonomik nedenlerle kendisini cazip kılan pek çok özelliğe sahiptir.
Zühtü Müridoğlu’nun yaptığı Barbaros Hayreddin Paşa Anıtı.
Beşiktaş tarih boyunca birçok adla anılmıştır. Bunun temel nedeni Osmanlı dönemine kadar sürekli bir yerleşim yeri niteliği kazanamamasıdır. Dolayısıyla zaman içinde çeşitli olaylara, buradaki önemli yapılara ya da anıtlara göre adlar almıştır.
Çeşitli tarihçilere ve Beşiktaş’ın sakinleri arasında yaygın olan ve yazılı kaynaklarla da desteklenen bir teze göre Beşiktaş adının aslı Beştaş’dır; Barbaros Hayreddin Paşa’nın gemilerini bağlamak üzere diktirdiği beş taş direk anlamındaki beştaş’dan bozularak bugünkü adını aldığı kabul edilir.
Beşiktaş’ın adına ilişkin en ciddi incelemeyi yapan Prof. Cavid Baysun ise eski kaynaklarda bu adın “Beşiktaşı” biçiminde geçtiğine dikkati çekerek Topkapısı’nın Topkapı’ya dönüşmesi gibi Beşiktaşı’nın da halk ağzında Beşiktaş’a dönüştüğünü savlar.[3]
Beşiktaş’ın, Osmanlı öncesi dönemde, Kune Petro (taş beşik), İasonion, Sergion ya da Dafne (Defne) olarak adlandırıldığı iddia edilir. Ayrıca Beşiktaş’ın diğer bir eski adının çifte sütun anlamında Diplokionion olabileceği de ileri sürülmekle beraber çağdaş tarihçilere göre bu yakıştırma doğru değildir. Zira söz konusu çifte sütunu ünlü İtalyan gezgin Cristoforo Buondelmonti’nin 15. yy’da yaptığı İstanbul haritasında Galata surlarının dışında bir yerde resmettiğine dikkat edilirse, ille de Beşiktaş’ın Diplokionion olarak adlandırılmış olacağı anlamı çıkmaz.
Merkezi ve çarşısının bulunduğu bölge, bazı Beşiktaşlılarca bugün dahi Köyiçi olarak anılır.
Tarihçe[değiştir | kaynağı değiştir]
Melling’e ait bir gravürde, Ortaköy’deki Hatice Sultan Sarayı (1819)
Bizans döneminde (4.-15. yüzyıl) günümüz Beşiktaş’ının kıyıları şu üç önemli yapıyla tanınırdı: “Auaplus”ta (akıntıya karşı) bulunan Ayios Mihael Kilisesi, İmparatorların yazlık ikametgâhı olan Ayios Mamas saray kompleksi ve Fokas Manastırı. Bunlardan Ayios Mihael Kilisesi Konstantinopolis’in kurucusu olan I. Constantinus (305-337) döneminde inşa edilmişti ve Rum, Ermeni, Gürcü Hıristiyan hacıların ziyaret ettiği çok ünlü bir hac merkeziydi.
Beşiktaş bir yerleşim yeri kimliğini Osmanlı döneminde kazanmıştır. Bizans dönemi boyunca Boğaziçi özellikle Karadeniz’den gelen Gürcü yağmacıların akınlarına uğramış, bunların yarattığı tahribat ve saldıkları korku surdışı yerleşmelerin gelişmesini engellemiştir. Beşiktaş’ın Osmanlı döneminde bir yerleşim yeri kimliği kazanması Karadeniz’in geniş ölçüde Osmanlı Devleti’nin denetimi altına girmesi sayesinde olmuştur.
Beşiktaş Kaptan-ı Derya Barbaros Hayreddin Paşa döneminde bilhassa denizcilik açısından büyük önem kazandı. Beşiktaş’ın bulunduğu bölge o zamanlar liman olarak kullanılmaya uygun bir koydu. Barbaros Hayreddin, Beşiktaş koyunu Osmanlı donanmasının gemilerini demirlemek için kullandı. Ayrıca burada kendisine bir yalı yaptırarak İstanbul’da olduğu zamanlarda Beşiktaş’ta ikamet etti. Aynı bölgede kendi adına bir cami, bir medrese, bir de sübyan mektebi inşa ettirdi. 1546 yılında vefat ettiği zaman Barbaros Beşiktaş’ta defnedildi.
Yaveran Köşkü, Yıldız Sarayı
Çırağan Sarayı
Levent
- yüzyılda Beşiktaş koyu doldurulmaya başlandı. Bu bölge padişahların dinlenme ve eğlenceleri için düzenlenen bir “hasbahçe”ye dönüştürüldü. Bu bahçede çeşitli dönemlerde yapılan köşkler ve kasırlar topluluğu, uzun süre Beşiktaş Sahilsarayı adıyla anıldı. III. Selim bu bölgede batı tarzında yapılar yaptıran ilk padişah oldu. Dolmabahçe’den Ortaköy’e kadar uzanan kıyı şeridinde birçok yapılar yaptırdı ve mevcut olanları genişlettirdi. III. Selim’in kızkardeşi Hatice Sultan için Fransız mimar Melling’e inşa ettirdiği saray İstanbul halkı ve kentte yaşayan Avrupalılar arasında büyük bir ün kazandı. III. Selim sık sık kızkardeşinin sarayına uğramaktan çok zevk alırdı.
II. Mahmut da III. Selim gibi Beşiktaş sahillerine büyük ilgi duymaktaydı. 31 yıllık saltanatı süresince resmen Topkapı Sarayı’nda ikamet etmesine rağmen fiilen zamanının büyük bir bölümünü Beşiktaş sahilindeki çeşitli saray ve kasırlarda geçirirdi. II. Mahmut zamanında artık Osmanlı tahtı resmen olmasa da fiilen Haliç’in karşı tarafına taşınmış, Beşiktaş bölgesine yerleşmişti. II. Mahmut’un oğlu Abdülmecit Dolmabahçe Sarayı’nı inşa ettirerek bu duruma resmiyet kazandırdı. Bundan sonraki bütün padişahlar Dolmabahçe Sarayı’nın yanı sıra bugünkü Beşiktaş ilçesinde yer alan Yıldız Sarayı ve Çırağan Sarayı gibi çeşitli saraylardan ikamet ettiler. Beşiktaş ilçesi imparatorluğun yıkılmasına kadar Osmanlı tahtına ev sahipliği yaptı. 13 Ocak 1910 tarihinde Türkiye’nin ilk spor kulübü olarak Beşiktaş’ta kurulan Beşiktaş Jimnastik Kulübü halen kökü Beşiktaş’a dayanan en tanınmış kurumdur.
Mustafa Kemal Atatürk’ün Kurtuluş Savaşı’nda önce annesi Zübeyde Hanım’ın Akaretler’de bulunan evinde (bugün Akaretler Mustafa Kemal Müzesi) ikamet ettiği bilinmektedir. Cumhuriyetin ilanından sonra Beşiktaş ilçesinin önemi azalmakla birlikte Atatürk’ün yaşamının geri kalan dönemi boyunca İstanbul’a geldiği zaman Dolmabahçe Sarayı’nda kalması nedeniyle Beşiktaş ilçesi önemini biraz olsa korudu. Önceleri Beyoğlu’na bağlı bir nahiye olan Beşiktaş 1930 yılında ilçe yapıldı.
Beşiktaş 1930’da ilçe olduğunda 14 mahalleden oluşuyordu. Bu mahallelerden Teşvikiye 1954’te ilçe olan Şişli’nin sınırları içine katılmıştır. 1950’den sonra oluşan yeni yerleşmelerle mahalle sayısı 23’e ulaşmıştır. Beşiktaş’a ilk kez 1956’da ayrı bir belediye şube müdürü atanmış, 1984’te çıkarılan Büyükşehir Belediyesi Yönetimi Hakkında Kararname ile metropol alan içinde kalan Beşiktaş Belediyesi İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin bir şubesi olmaktan çıkıp ayrı bir belediye durumuna gelmiştir.
Beşiktaş’ın nüfusu 1935-1985 arasındaki 50 yıl içerisinde yavaş ama düzenli bir artış göstermiştir. 1980’lerden itibarense 180 bin-200 bin arasında seyretmiş, neredeyse durağanlaşmıştır. Bunun nedeni ilçedeki konut alanının büyük ölçüde sınır noktasına varmış olması kadar belirli bölgelerin merkezi iş alanı özelliği kazanması, dolayısıyla nüfus sayımlarında esas alınan gece nüfusunun giderek azalma eğilimi göstermesidir.
Beşiktaş İlçesi’nin çekirdeğini oluşturan Beşiktaş, Yıldız, Ortaköy, Kuruçeşme, Arnavutköy, Bebek gibi tarihsel semtler dışındaki yerleşim yerleri 1950’li yıllardan itibaren ortaya çıkmışlardır. 1950’de tarihi Levent Çiftliği arazisi üzerinde bahçeli evler düzeninde başlatılan toplu konut uygulamasıyla Levent mahallesi’nin temelleri atılmış, daha sonra Etiler, Konaklar, Akatlar, Nisbetiye, Levazım ve Kültür mahalleleri oluşmuştur. 1980’lerden itibaren Boğaziçi kıyısı boyunca uzanan yamaçlardaki koruların imara açılmasıyla Beşiktaş’ın doğal yeşil örtüsü hayli tahribata uğramıştır. Günümüzde tümüyle kentsel alan içinde kalan Beşiktaş’ta Karanfilköy dışında gecekondu yerleşimi yoktur.
Coğrafya[değiştir | kaynağı değiştir]
Beşiktaş İlçesi’nin yeryüzü biçimleri ikili özellik taşır. İlki İstanbul Boğazı’nın biçimlediği kıyı kesimi, ikincisi art bölgeler. Kıyı kesimi denize paralel uzanan yamaçlar biçimindedir. Bu yükseltiler yer yer vadilerle bölünmüş ve hemen her vadi tabanında da bir derenin yatağı oluşmuştur. Art bölgeler ise batıda Beyoğlu platosunun devamı niteliğindeki az engebeli düzlükler ile kuzeyde ve doğuda vadilerin biçimlediği küçük düzlüklerden oluşur. Yükselti eğrisine bir örnek vermek gerekirse Barbaros Bulvarı başlangıcında 1,5 m iken Zincirlikuyu’da 135 m’ye ulaşır.[4]
Beşiktaş’ın iklimi doğal olarak İstanbul’un ikliminin bir parçasıdır. Ancak kıyı kesiminde nem oranı daha yüksektir. Akdeniz iklimi ile kara iklimi arasında kalan İstanbul’un bu karma özelliği Beşiktaş’ta da kendini gösterir. Yazları sıcak ve yağışsız, kışları ılıman ve yağışlı geçer.
Istanbul Bogazici Ulus view 3690-3699.jpg
Yönetim[değiştir | kaynağı değiştir]
Beşiktaş İstanbul İli’nin bir ilçesidir. İl topraklarının Avrupa yakasında yer alır. 1930 yılında Beyoğlu’ndan ayrılarak ayrı bir ilçe haline gelmiş, Beşiktaş Belediyesi de 1984’te kurulmuştur. 23 mahalleden oluşan Beşiktaş’ta 875 sokak ve cadde vardır, bunlardan 31’i Büyükşehir Belediyesi’nin sorumluluğundaki ana arter niteliğindedir.
Mahalleleri[değiştir | kaynağı değiştir]
Beşiktaş ilçesi, 23 mahalleden oluşmaktadır.
Beşiktaş’ın mahalleleri
Abbasağa
Akatlar
Arnavutköy
Balmumcu
Bebek
Cihannüma
Dikilitaş
Etiler
Gayrettepe
Konaklar
Kuruçeşme
Kültür
Levazım
Levent
Mecidiye
Muradiye
Nisbetiye
Ortaköy
Sinanpaşa
Türkali
Ulus
Vişnezade
Yıldız
Besiktas mahalleler.png
Yerel Seçimler[değiştir | kaynağı değiştir]
Beşiktaş Belediye Başkanları ve Partileri[5]
Yıl Belediye Başkanı Parti Oy Oranı
1984 Mümtaz Kola ANAP %59,22
1989 Ayfer Atay SHP %47,79
1994 Ayfer Atay SHP %29,26
1999 Yusuf Namoğlu ANAP %28,95
2004 İsmail Ünal CHP %44,61
2009 İsmail Ünal CHP %60,66
2014 Murat Hazinedar CHP %76,29
Tarihi semtleri[değiştir | kaynağı değiştir]
Arnavutköy
Arnavutköy: Bebek’le Kuruçeşme arasında yer alır. İlkçağda adı Hestai idi. Bizans döneminde Promotu ve Anaplus olarak da bilinirdi. Boğaziçi’ndeki önemli ibadet yerlerinden biri olan Ayios Mihael Kilisesi buradaydı. I. Konstantin tarafından yaptırıldığı söylenen bu kilisede Başmelek Mihael’in mozaik bir ikonası saklanıyordu. Arnavutköy adını hangi nedenle ve ne zaman aldığı kesinlikle bilinmemektedir. Bir rivayete göre, Fatih Sultan Mehmet Arnavutluk’a egemen olmasından sonra yöreden getirilen Arnavutları bu semte yerleştirmiştir.
Aşiyan: Bebek ile Rumelihisarı arasında, bugün aynı isimle anılan mezarlık sırtlarında bulunan semt. Sahilden denizin içine uzanan dil, Boğaz’ı çok daralttığı için buraya Yunanca Lomekopi, Türkçe olarak da Boğazkesen denilmişti. Semt bugünkü adını şair Tevfik Fikret’in bu mahalledeki evinden almaktadır. Farsça bir sözcük olan “âşiyan”ın anlamı “kuş yuvası”dır.
Balmumcu: Barbaros Bulvarı üzerinde Yıldız’la Zincirlikuyu kavşağı arasında kurulu mahalle. Bugünkü Balmumcu Mahallesi’nin bulunduğu yerde II. Mahmut döneminde (1808-1839) aynı adla anılan bir çiftlik bulunuyordu. Balmumcu Kasrı denilen köşk daha sonra Abdülaziz döneminde yapılmıştı.
Bebek koyu
Bebek: Osmanlı döneminde Bebek’e ve Bebek adının kökenine ait ilk bilgiler İstanbul’un fethinin hemen öncesine gider. Fatih Sultan Mehmet’in Rumeli Hisarı’nın yapımı ve kuşatma sırasında asayişi sağlamak üzere buraya Bebek Çelebi adlı veya lakaplı bir bölükbaşı tayin ettiğini; Bebek Çelebi’nin semtte bir köşk ve bir bahçe kurduğunu, ölümünden sonra semtin onun adıyla anıldığını yazmaktadır. 18. yüzyıl sonundan 19. yüzyıl ortalarına kadar olan dönemi kapsayan Bostancıbaşı Defterleri’nden, Arnavutköy iskelesinden Rumeli Hisarı’na uzanan bu sahilde, şeyhülislam, Rumeli kazaskeri, reisülküttab, hekimbaşı gibi devlet ricalinin, birkaç nesil aynı ailenin elinde kalmış ya da kalacak olan 40 kadar sahilsaray ile bahçelerinin bulunduğu anlaşılmaktadır.
Beşiktaş: İstanbul’un en eski semtlerinden biri olup ilçeye adını vermiştir. Barbaros Bulvarı, Beşiktaş Caddesi ve Çırağan Caddesi’nin kesiştiği noktada yer alır ve Sinanpaşa mahallesi sınırları içinde bulunur. Beşiktaş Barbaros Hayrettin Paşa İskelesi, Barbaros Anıtı, Barbaros Hayreddin Paşa Türbesi, Sinan Paşa Camii ve İstanbul Deniz Müzesi önemli yapıları içinde barındırır.
Kuruçeşme: Ortaköy’den Defterdarburnu ile; Arnavutköy’den Sarrafburnu ve Çorlulu Ali Paşa Yalısı (bugünkü Robert Lisesi girişi) ile ayrılan sahil boyunca ve arkasındaki sarp kayalık tepelerde yer alır. Semt sakinleri, koruları ve bol akar suları yüzünden, eski isminin Koruçeşme olduğunu iddia ederler. Tarih boyunca yeşil koruları ile anılan Kuruçeşme gravürlerde de böylece resmedilmiştir. Başvekâlet arşivinde Asâkir-i Mansure teşkilatı zamanında sayıları 28 olarak tespit edilen bahçeler arasında adı sayılmaktadır. Sultanlara ve zamanın yüksek rütbeli kişilerine ait olan sahilhane ve köşk bahçelerine çok önem verilmiş, hatta zaman zaman Avrupa’dan bahçıvanlar getirtilerek bahçeler düzenletilmiştir.
Ortaköy
Ortaköy: Ortaköy’ün tarihinden gelen en önemli özelliği farklı kültürlerden Türk, Rum, Gürcü, Ermeni ve Yahudi topluluklarının ve farklı inançların bir arada dostluk içinde yaşamasıydı. Ortaköy’e bugünkü çehre ve özelliğini kazandıran, iskelenin arkasındaki Ortaköy Meydanı’nın en belirgin ve egemen mimari öğesi Ortaköy Camii’dir. Mehmed Ağa tarafından 18. yüzyıl’ın başlarında yaptırılan cami, Abdülmecit tarafından tamamen yıktırılarak denize uzanan rıhtım üzerine 1854-1856 yıllarında Mimar Nigoğos Balyan’a yeniden yaptırılmıştır. Ortaköy Meydan ve çevresi, sanat atölyeleri, kahveler, bar ve lokantalar, pazar günleri açılan elişi, antika ve sanat pazarıyla, gece gündüz canlı bir buluşma merkezidir.
Yıldız: Yıldız’ın sınırlarını kuzeyde Barbaros Bulvarı’ndan ayrılan Beşiktaş-Boğaziçi Köprüsü bağlantı yolu ve aynı noktadan ayrılarak güneydoğuya yönelen Palanga Caddesi, kuzeybatıda Emirhan Caddesi, batıda Ihlamur ve Dikilitaş semtleri, doğuda Yıldız Parkı, güneybatıda Abbasağa Mahallesi, güneyde Serencebey Yokuşu ve güneydoğuda Çırağan semtleriyle çizmek olanaklıdır. Bu sınırlar içinde Yıldız Sarayı ve Yıldız Parkı en geniş yeri tutar. Yerleşme bölgesi Barbaros Bulvarı’nın batısında kalan Ihlamur-Yıldız Caddesi ve Yıldız Posta Caddesi çevresidir. Güneyde, ayrı küçük bir semt olarak bilinen Serencebey Yokuşu çevresini de semtin geniş sınırları içinde saymak mümkündür. Saray ve semt bu bölgedeki tepelerden Beşiktaş ve Ortaköy’e doğru inen, tümüyle koruluk yamaçlar üzerinde kurulmuştur.
Tarihsel ve önemli yapılar ve mekanlar[değiştir | kaynağı değiştir]
Çırağan Sarayı, Dolmabahçe Sarayı, Yıldız Sarayı, Feriye Sarayı, Naime Sultan Yalısı, Hıdiva Sarayı, Esma Sultan Yalısı, Arnavutköy Karakolu, Orhaniye Kışlası, Süslü Karakol ve Yıldız Çini Fabrikası tarihi mimari yapılardandır. Ortaköy Camii, Mecidiye Camii ve Yıldız Camii ile geçmişleri Bizans dönemine tarihlendirilen Ayios Haralambos ve Profitis İlias Kiliseleri önemli dini yapılardır.
İlçenin kuzeyindeki Levent mahallesi ise birçok modern alışveriş ve iş merkezine ev sahipliği yapmaktadır. Türkiye’nin ikinci en yüksek binası olan 181.2 metre yüksekliğindeki İş Kulesi ilçede yer alan önemli modern yapılar arasındadır.
- Published in Bölgelerimiz