Zeytinburnu İlçesi moloz hattı
Zeytinburnu moloz hattı Zeytinburnu moloz taşıma Zeytinburnu moloz nakliyesi Zeytinburnu moloz atık toplama Zeytinburnu alo moloz hattı
Zeytinburnu isminin, Tarihî yarımadanın Marmara kıyılarından doğuya bakınca coğrafi olarak bir burun gibi gözüken ilçe kıyılarından ve bu alandaki zeytinliklere ithafen yapılan “Zeytin Burnu” adlandırmasından geldiği düşünülür. Komşu ilçe Bakırköy’de bulunan Zeytinlik mahallesi, civardaki eski zeytin varlığının bir diğer delilidir.
Doğu Roma İmparatorluğu[değiştir | kaynağı değiştir]
Zeytinburnu konum olarak, İstanbul Surları ve Bakırköy (Hebdoron) arasından yer alır. Sahilinde bulunan “Strongylion” ya da “Kyklobion” kimi kaynaklarda liman[3], kimi kaynaklarda kale/kule[4] olarak geçer ve Zeytinburnu’nda konumlandırılır. Bu bölge yer alan Marmara kıyılarından başlamak üzere, Konstantinopolis’in başlıca giriş kapısı olan Altın Kapı (Yedikule Zindanları) başta olmak üzere Belgradkapı, Silivrikapı, Mevlanakapı ve Topkapı Zeytinburnu’na açılır. Ünlü Roma yollarından Egnatia Yolu ilçenin güneyin geçerek İmparatorluğun başkentini, Trakya ve Makedonya üzerinden Adriyatik Denizi’ne bağlar. Başkentin yaşadığı tüm kara kuşatmaları esasen ilçede topraklarında gerçekleşmiştir.
Türkler öncesi döneme ilişkin en önemli yapı, Balıklı Ayazması yanına yapılan Balıklı Kilisesi(Panagia Pege)’dır. Kilise, İmparator I.Leo tarafından 457-474 yılları arasında yapılmıştır.
Osmanlı İmparatorluğu[değiştir | kaynağı değiştir]
Zeytinburnu İlçesi , Osmanlı askeri hastanesi
Zeytinburnu’na ilk yerleşim İstanbul’un Türklerin eline geçmesini izleyen yıllarda Kazlıçeşme dolaylarına Kudüslü Papazlar diye adlandırılan insan topluluğu yerleşmesiyle başladı. İstanbul, Türklerin eline geçince çok eskiden kentte yerleşmiş olan Rumlar arasında anlaşmazlık çıktı. Bu anlaşmazlık sonucu, “Kudüs’lü Papazlar” bugün Zeytinburnu olarak bilinen deniz kıyısına yerleştiler.
Buraya yerleşen papazların İstanbul içine kalanlara göre daha dindar oldukları, İstanbul içinde eski yerlerinde kalan papazların Hıristiyan dininin kurallarını çiğnemelerine göz yummadıkları için o çağlarda boş olan bu topraklar üzerine yerleştikleri söylentileri günümüze değin ulaşmış bulunuyor. Bir süre sonra, Zeytinburnu ile Kazlıçeşme dolayları Kudüslü Papazların, türlü tarım ürünleri, zeytin ve birçok yemişler yetiştirerek, gönüllerince yaşam sürdürdükleri bir yöre durumuna geldi.
Bakırköy tapu kayıtları incelendiğinde; bugünkü Zeytinburnu ilçesi topraklarının 3/4’ünün “Kudüslü Şerif Çiftliği” adı altında, Kudüslü papazların tapulu yerleri olduğu ortaya çıkmaktadır. Son yıllarda yapılan araştırmalara göre, II. Bayezit çağından önce bu toprakların Türklerin tapulu yerleri olduğu ortaya çıkmıştır. Bu nedenle Zeytinburnu topraklarının tapu kayıtlarında Kudüslü Papazların yeri olarak gözüken bölümlerden birçoğu Vakıflar yönetimine devredilmiştir.
Küdüslü papazların yaşadıkları çağlarda bu yerler güzel bir yöre durumuna geldi. İklimin zeytin bile yetiştirilmesine elverişli olduğu bu çağlarda Zeytinburnu yöresi bir gezinti yeriydi. İstanbul kentinin kıyısında bir eğlenme, dinlenme, gezinme yeri olarak uzun yıllar İstanbul halkının yaşamını etkiledi.
Bakırköy ile Kazlıçeşme arasında “İskender Çelebi” adıyla bilinen bir gezinti yeri bulunuyordu. Çok güzel bir bahçe, bahçenin içinde köşkler, köşklerin önünde denizle kucak kucağa olan yalılar vardı.Burası Osmanlı Hakanlarının (Padişahlarının) gönülerince yaşadıkları bir yerdi. İlçede dericiliğin başlaması Zeytinburnu ilçesi toprakları üzerinde yerleşmeyi etkileyici ikinci olay; Kazlıçeşme’de dericilik sanayisinin kurulmasıdır.
Türkiye’de dericilik sanayisinin 150 yılı aşkın tarihçesi Kazlıçeşme’de başlamıştır denebilir. Kazlıçeşme kentin dışında kalan boş bir yöreydi. Dericilik sanayi, deniz kıyısında, suyu, güneşi kısaca kendisine gerekli tüm olanakları sağlayabileceği bir ortam bulmuştu. Bu ortamda dericilik gelişirken çevreye yerleşenlerin sayısı da her geçen gün biraz daha çoğalıyordu. Dericilik sanayini, dokuma sanayi izledi. 1927 yılında Bezmen’ler Kazlıçeşme’de dokuma sanayini kurunca çalışan işçiler çevreye yerleşmeye başladılar.
- Published in Bölgelerimiz
Kartal İlçesi moloz hattı
Kartal moloz hattı Kartal moloz taşıma Kartal moloz nakliyesi Kartal moloz atık toplama Kartal alo moloz hattı,Kartal, İstanbul’un Anadolu yakasında, Marmara Denizi kıyısında, Kocaeli Yarımadası’nın güney batısında yer alan, 2008 sayımına göre 501,209 (TÜİK) ve mücavir alanıyla birlikle 48.000 m² yüzölçümü olan bir ilçedir. Kartal ilçesi, batıda Maltepe, kuzeyde Sancaktepe, kuzeydoğuda Sultanbeyli ve doğuda Pendik ilçeleriyle çevrilidir. İstanbul’un en yüksek yeri Aydos Dağı ve İstanbul’un Balkonu diye adlandırılan Yakacık Tepesi Kartal’dadır.
VI. yüzyıl başlarında kurulan Kartal’ın merkezi Bizans İmparatorluğu döneminde Kartalimeni isminde bir balıkçı köyüydü. “Karta” ve liman anlamındaki “limeni”nin birleşiminden oluşan Kartalimeni, dolayısıyla “Karta’nın Limanı” anlamına geliyordu. Aynı zamanda “Kartal” adını ilk defa sahilde balık avlamak için gelip buraya yerleşen “Kartelli” isminde bir balıkçıdan aldığı da söylenir.[5]
Coğrafya[değiştir | kaynağı değiştir]
Kartal ilçesi, Kocaeli yarımadasının güneybatı kesiminde yer alır. Doğusunda Pendik, batısında Maltepe, kuzeyinde Sultanbeyli ve Sancaktepe ilçeleri, güneyinde ise Marmara denizi ile çevrilidir. Kartal yirmi mahalleden oluşmakta olup, 2186 adet cadde ve sokağa sahiptir. Yüzölçümü Aydos Ormanı dahil 391,73 km2 dir.[6] Kartal’ın önemli akarsularından Paşaköy Deresi, Kavaklıdere ve Fındıklı Dere Ömerli Barajına dökülür. [7]
İklim[değiştir | kaynağı değiştir]
Karadeniz’in yağışlı iklimi ile Akdeniz’in ılıman iklimi arasında kalan Kartal kışın Balkan Yarımadası’nın soğuk, Karadeniz’in yağışlı ve Akdeniz’in ılıman güneşli ikliminin etkisinde kalır. Bu nedenle kıştan ilkbahara, yazdan sonbahara geçiş çok defa fark edilmez. Kış aralık ayından Nisan ayına kadar sürer, ortalama 7 gün kar yağar, yaklaşık 25 gün de don olur.[7] Yazları sıcak ve kurak olup ortalama sıcaklık 24 derecedir. Kış ortalama sıcaklığı ise 5-6 derece civarındadır. İlçede poyraz ve lodos hakim rüzgarlardır.
Tarihçe[değiştir | kaynağı değiştir]
Cumhuriyet Öncesi[değiştir | kaynağı değiştir]
Kartal İlçesinin tarihi gelişimini 6.yüzyılın başlarından itibaren incelemek olanaklıdır. İlçenin Samandıra ve Yakacık gibi yerleşim birimlerinde yapılan kazılarda çıkan tarihi yapıtların Bizans dönemine ait oldukları anlaşılmıştır. 1080-1083 yıllarında bütün Anadolu’yu ele geçiren Selçuklu Sultanı Süleyman Şah tarafından Pendik, Kartal ve Maltepe’nin ele geçirilmesinden sonra bu hükümdarla zamanın Bizans imparatoru arasında Dragos Çayı sınır olarak belirlenerek 1084 yılında bir antlaşma yapılmış ve Süleyman Şah bu sınırın dışına çıkmamayı taahhüt etmiştir. Bu çay bugünkü Maltepe’nin batısında Maltepe ile Kartal arasında sınırı teşkil eden ve Dragos tepesinin yanından geçerek denize dökülen küçük bir sudur. Anadolu’da Türklerle Bizanslıların ilk sınırı bu anlaşma ile oluşturulmuştur. Kartal, 1400 yıllarında Osmanlı İmparatorluğu topraklarına katılmıştır.[5] 1755 yılında Adalar’a bağlı bir nihayi olan Kartal 1757’de Üsküdar’a bağlı bir nihayi olur. 1850’de İzmit Sancağı’na bağlı bir kaza olan Kartal, 1861’de Vilayet Nizamiyesi’yle tekrar Üsküdar’a bağlanır. 1870 yılında çıkarılan bir nizamnameyle Kartal bir kaymakamlık olarak teşkil edilir ve bir yıl sonra temelli olarak İstanbul şehremaneti sınırlarına katılır. 1871 Vilayet Nizamnamesi gereğince Kartal’da İlçesi kurulur ve ilçenin ilk İlçesi reisi Yasin Ağa olur. [6] Katral, 1888 yılında İstanbul şehremaneti sınırlarına katılır.
Cumhuriyet Dönemi[değiştir | kaynağı değiştir]
1928’e kadar, o zaman Üsküdar’a bağlı olan Kadıköy’ün Bostancı, İçerenköy, Suadiye, İnönü ve Kayışdağı mahallelerini ve bugünkü Adalar ilçesini kapsıyordu. 1947 yılında, endüstri bölgesi olarak ilan edilmesinin ardından, Kartal, İstanbul’un hızla büyüyen ilçelerinden biri haline gelmiştir. 1951’de Gebze’den Tuzla beldesini alan ilçe, 1973’te, Haydarpaşa-Gebze banliyö tren hattının açılması ile birlikte bu gelişme ivme kazanmıştır. 1987’ye kadar İstanbul’un büyük ilçelerinden olan ve o dönem batıda Kadıköy, kuzeybatıda Üsküdar and Beykoz, kuzeyde Şile ve doğuda Gebze ilçelerine komşu olan Kartal, 1987’de Pendik (1987’de Pendik’e bağlanan Tuzla 1992’de ayrı ilçe olmuş ve 1994’te Esenyalı ve Güzelyalı semtlerini Pendik’e verip bugünkü sınırlarına ulaşmıştır), 1992’de Maltepe (1994’te Ümraniye’ye geçen ve bugün Ataşehir’e bağlı Yeni Çamlıca mahallesini kapsıyordu) ve Sultanbeyli ilçelerinin ayrılmasıyla oldukça küçülmüş, 1998’de Maltepe’den ayrılan Ferhatpaşa mahallesinin Samandıra Beldesi’ne bağlanmasıyla yeniden Kadıköy ilçesine komşu olmuş ve az da olsa büyümüşse de bugünkü sınırlarına 2009’da Ümraniye’den ayrılıp Sancaktepe adıyla ilçe olan Sarıgazi’ye Paşaköy’le Ferhatpaşa mahallesinin küçük bir bölümüyle birlikte bağlanan Samadıra’nın ve Ataşehir’e bağlanan Ferhatpaşa mahallesinin büyük bölümünün ayrılmasıyla ulaşmıştır. 2010’lu yıllarda, İstanbul’un iki ana adalet sarayından biri olan Anadolu Adliyesi’nin Kartal’a inşa edilmesi, ilçenin önemini arttırmıştır.
Kültür[değiştir | kaynağı değiştir]
Kartal Cemevi’nin içerisi
Kartal ilçesinin sosyo-kültürel yapısı çeşitlilik gösterir. Bunda iç göçün ve buna bağlı olarak artan nüfusun etkisi büyüktür. Cumhuriyetin erken yıllarında endüstriyel bir bölge olarak tasarlanan ve gelişen Kartal, özellikle 80’lerden sonra, İstanbul’un merkezi yaşama alanlarından birine dönüştü. Buna bağlı olarak kültürel yaşam da hızla gelişti. Hasan Ali Yücel ve Kartal Bülent Ecevit Kültür Merkezleri Kartal’ın merkezinde faaliyet sürdürürken, merkez dışındaki yerleşim yerlerinde ikamet eden vatandaşların ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla Hürriyet, Uğur Mumcu, Soğanlık ve Yakacık mahallelerinde de kültür merkezleri inşa edilmiştir.[5] 1950 ve 1970’ li yıllarda, Kartal’da üç kapalı salon sineması ve 14 tane de yazlık sinema vardı.
Eğitim ve Sağlık[değiştir | kaynağı değiştir]
2010 yılında kurulan Süleyman Şah Üniversitesi ilçe sınırları içerisinde kurulmuş ilk yüksek öğrenim kurumudur. Aynı zamanda Marmara Üniversitesi Özcan Sabancı Sağlık Bilimleri Fakültesi ve Maltepe Üniversitesi Hemşirelik Yüksekokulu Kartal’dadır. Kartal ilçesi sağlık kurumları açısından İstanbul’un en zengin ilçelerinden birisidir. İlçede 4 adet devlet hastanesi, 3 adet özel hastane, 5 adet poliklinik, 9 adet tıp merkezi bulunmaktadır.
Ulaşım[değiştir | kaynağı değiştir]
Kartal‟da ilk vapur iskelesi 1857 yılında inşa edilmiştir. İlçede ulaşım denizyolu, demiryolu ve otoyol ile sağlanmaktadır. Kartal, Kurtköy ‘de bulunan Sabiha Gökçen Uluslararası Havalimanı’na 15 kilometre uzaklıktadır. 1950’lerden beri Kartal ve Yalova arasında çalışan Mudanya ve Çardak isimli arabalı vapurları 1980’lerde emekliye ayrılmıştır. Günümüzde Kartal’dan Adalar ilçesine vapur, Yalova iline de deniz otobüsü seferleri yapılmaktadır. Boğaziçi Köprüsü ve Fatih Sultan Mehmet Köprüsü’ne giden otoban ve E5 karayolu da Kartal’dan geçer. Kadıköy-Kartal arası uzanan Bağdat Caddesi ve Tuzla ile Bostancı arası sahil yolu Kartal’daki diğer karayolu ulaşım seçenekleridir. Kartal’a Haydarpaşa-Gebze arasında çalışan banliyö ve Haydarpaşa-Adapazarı arasında çalışan Adapazarı Ekspresi’yle de ulaşılabilir. Temmuz 2012’de açılan Kadıköy-Kaynarca metrosunun bir durağı Kartal’dadır.
Nüfus ve Demografik Yapı[değiştir | kaynağı değiştir]
Yıldız Teknik Üniversitesi’nin Mayıs 2013 tarihinde yaptığı ankette, Bakırköy, Adalar ve Kadıköy’le birlikte halkın kendini en güvende hissettiği dört ilçeden biri olmuştur.[8] Son yıllarda ilçede yapılan büyük ölçekli rezidanslar nedeniyle demografik yapısında ciddi bir değişim gerçekleşmiştir. Kartal’da ortalama oturma süresi 17,22 yıldır. 1987 yılında Pendik, 1992 yılında Maltepe ve Sultanbeyli ve 2009 yılında Samandıra beldesinin Kartal ilçesinden ayrılması nedeniyle Kartal ilçesinin nüfusunda azalma meydana gelmiştir. 2008 TÜİK istatistiklerine göre en yoğun nüfuslu mahallesi Hürriyet mahallesi, en az nüfus barındıran mahalle ise Yukarı mahallesidir.[9]
- Published in Bölgelerimiz
Tuzla İlçesi moloz hattı
Tuzla moloz hattı Tuzla moloz taşıma Tuzla moloz nakliyesi Tuzla moloz atık toplama Tuzla alo moloz hattı,Tarihçe[değiştir | kaynağı değiştir]
1400 yılında Yıldırım Bayezid tarafından Osmanlı topraklarına katıldı. Tuzla’da yaşayan Rumlar, Lozan Anlaşması çerçevesinde Selanik, Kavala ve Drama’dan gelen Türklerle yer değiştirmişlerdir[5] .
1980’lerin sonuna kadar balıkçılık ve çiftçiliğin bir arada sürdürüldüğü Tuzla’da sanayinin gelişmesiyle çiftçilik önemini yitirmiştir. Günümüzde Tuzla, tersanelere de ev sahipliği yapmaktadır.
Eğitim[değiştir | kaynağı değiştir]
Merkezde İTÜ Denizcilik Fakültesi, Kuzeybatıda çok ünlü bir askeri okul olan Tuzla Piyade Okulu ve Güneyde Tuzla Burnu’nda ise Deniz Harp Okulu bulunmaktadır. Ayrıca Behiye – Dr. Nevhiz Işıl Anadolu Lisesi, Tuzla Anadolu Lisesi, Mehmet Tekinalp Anadolu Lisesi, Sabancı Üniversitesi, Okan Üniversitesi, Gedik Üniversitesi, Medeniyet Üniversitesi, Süleyman Şah Üniversitesi ve Piri Reis Üniversitesi de Tuzla’da bulunmaktadır. Ayrıca Koç Özel Lisesi ve Sabancı Koleji de Tuzla’da yer almaktadır.
Coğrafya[değiştir | kaynağı değiştir]
Tuzla, İstanbul’un en güneyinde yer alır. Coğrafi konum olarak kuzeyde ve batıda Pendik ilçesi bulunur. Doğusunda Kocaeli’nin Çayırova ilçesi yer alır. Güneyinde Marmara Denizi bulunur ve 13 km kıyı şeridine sahiptir. Deniz seviyesinden yüksekliği, merkezde ortalama 25-30 metredir. Güneydeki Tuzla Burnu büyük bir çıkıntı olarak göze çarpar. Araziler genellikle engebelidir. Yükseklik Akfırat ve Orhanlı Beldelerinde 250-300 metreyi bulur. En yüksek yer 300 m ile Akfırat’tadır.
İklim[değiştir | kaynağı değiştir]
Tuzla; Marmara ikliminin etkisi altındadır. Yazları sıcak ve kurak, kışları ise ılık ve yağışlı geçer. Yıllık ortalama sıcaklığı 15 °C’dir. Kışın sıcaklık sıfırın altına sık sık olmasa da düşer. Bahar ayları yağışlıdır ve nisan ayından itibaren sıcaklık belirgin bir şekilde yükselir. 1975’ten beri yapılan ölçümlere göre kış ayları ortalama sıcaklığı 6,4 °C-8,5 °C arasında, yaz ayları ortalama sıcaklığı ise 22 °C-24,3 °C arasındadır.[6][7]
- Published in Bölgelerimiz
Üsküdar İlçesi moloz hattı
Üsküdar moloz hattı Üsküdar moloz taşıma Üsküdar moloz nakliyesi Üsküdar moloz atık toplama Üsküdar alo moloz hattı,Üsküdar adının, Roma döneminin askeri birliklerden olan Scutarii ve buradaki Skutarion (Yunanca: Σκουτάριον) Kışlası’ndan geldiği düşüncesi yaygındır. Bizanslılarca Hrisopolis (Altınşehir) olarak adlandırılan Üsküdar, 12. yy’dan itibaren Skutarion olarak tanınmaya başlamıştır. IV. Haçlı Seferi ile İstanbul’a gelen Geoffroy de Villehardouin, Histoire de la conquête de Constantinople (İstanbul’un Zaptının Tarihi) adlı kitabında bu semt için “Escutaire” sözcüğünü kullanmış ve bu sözcük Fransızca kaynaklarda sık sık tekrarlanmıştır. Skutarion ismi zamanla Üsküdar’a dönüşmüştür.
Topoğrafya[değiştir | kaynağı değiştir]
İlçe toprakları İstanbul Boğazı kıyılarının güneydoğusunda kabaca kuzey-güney doğrultusunda uzanır. Bu toprakların genel eğimi doğu kesimde, Kocaeli Yarımadası’nın iç bölümlerine, güney kesimde Marmara Denizi kıyısına, batı kesimde ise İstanbul Boğazı kıyısına doğrudur. Orta kesimde kabaca kuzeydoğu-güneybatı doğrultusunda uzanan bir sırt yer alır. Bu sırt güney kesimdeki Büyük Çamlıca Tepesi’nde 268 m yüksekliğe erişir. Büyük Çamlıca Tepesi, Üsküdar İlçesi’nin en yüksek noktasıdır. Öbür önemli yükselti 227 m’lik Küçük Çamlıca Tepesi’dir.
Üsküdar İlçesi’nde başlıca akarsu, Küçüksu Deresi’nin başlangıç kollarıdır. Beylerbeyinden denize dökülen İstavroz Deresi Kısıklı eteklerinden çıkarak akar ancak son yıllarda bu derenin üstü birçok yerde kapatılmıştır. İstanbul İli’nde koruların azımsanmayacak kadar yer kapladığı ilçelerden biri de Üsküdar’dır. İstanbul Boğazına olan sahil uzunluğu 12 km’dir.
Tarihçe[değiştir | kaynağı değiştir]
İlçeye adını, güneybatı kesimdeki eski iskele yerleşmesi verir. Günümüzde hemen hemen Selman Ağa, İnkılap, Gülfem Hatun ve Rumi Mehmet Paşa mahallelerini içine alan bu tarihsel yerleşmeye Üsküdar denir. Bazı kaynaklara göre, Moda Burnu’nda oturan Halkedonlular teknelerini MÖ 7. yy’da Üsküdar kıyısında bulunan tersanelerde inşa ediyorlardı. Adının, Yunanca Skutarion (Skytarion) ya da Latince Skutari’nin (Scutari) zamanla değişime uğramasıyla bugünkü halini aldığı sanılır. Semt MÖ 5. yy’da kıyıdaki yerleşim bölgesini surla çeviren Atinalılar döneminden ve hatta daha da önceden beri önemli bir ulaşım ve konaklama merkeziydi. Boğaz’ın iki yakası arasındaki ulaşımda tarih boyunca büyük önem taşıdı. Bizantion ve Konstantinopolis’i ele geçirmek amacıyla değişik dönemlerde doğudan gelen farklı güçlerin düzenledikleri saldırılar sırasında hep askeri üs olarak kullanıldı. Ulaşım, konaklama, askeri üs olarak yararlanılmasının yanı sıra, ticari açıdan da büyük önem taşıyan Üsküdar, Konstantinopolis’in fethinden çok önce 1352’de Türklerin eline geçti. Orhan Gazi döneminden beri Osmanlıların denetiminde olan Üsküdar’a Türklerin geniş ölçüde yerleşmesi II. Mehmed (Fatih) dönemine rastlar.
İstanbul’un fethinden sonra, kent ile çevresinde yönetim ve yargı düzeninin kurulması sırasında iki büyük birim belirlendi. Suriçindeki kentsel alanı İstanbul Kadılığı temsil ediyordu. Sur dışında banliyö durumundaki Eyüp, Galata ve Üsküdar kadılıklarına ise Bilad-ı Selase deniyordu. Üsküdar kadısı, öbür kadılarla birlikte padişah ve sadrazama bağlıydı. Anadolukavağı, Gebze, Kartal, Pendik ve Şile’de Üsküdar kadısının birer naibi vardı. Beykoz Kazası da Üsküdar Kadılığı’na bağlıydı ama naibini arpalık olarak bu kazayı yöneten müneccimbaşı belirlerdi. Kandıra ve Şile kazaları da 1581’de Üsküdar Kadılığı’na bağlandı. 1826’da İhtisab Nezareti, 1846’da da adı daha sonra Zaptiye Nezareti olarak değiştirilen Zaptiye Müşirliği kuruldu. 1867’de çıkarılan Vilayetler Nizamnamesi’ne göre İstanbul’da valilik kurulmamış, bu görev Zaptiye Müşirliği tarafından yürütülmüştür. Bu dönemde Dersaadet ve Bilad-ı Selase, Bab-ı Zaptiye’ya bağlı değildi. 1854’te şehremaneti kurulunca İhtisab Nezareti kaldırıldı ve 1877’de Beyoğlu, İzmit, Kaza-ı Erbaa’yla birlikte Üsküdar da mutasarrıflık yapıldı. Bu mutasarrıflıklar Zaptiye Nezareti’ne bağlıydı. Üsküdar Mutasarrıflığı’nın Beykoz, Gebze, Kartal ve Şile kazaları vardı. 1918’de İstanbul Vilayeti’ne bağlı Beyoğlu ve Üsküdar mutasarrıflıkları, Cumhuriyet’in İlanı’ndan sonra 1924’te tüm sancaklar vilayet yapılınca ayrı birer vilayet (il) oldular. 1926’daki yönetsel düzenlemeler sırasında Üsküdar da kaza (ilçe) yapılarak İstanbul Vilayeti’ne bağlandı.
1877’de İstanbul Şehremaneti 20 belediye dairesine ayrıldı. Bunlardan 4’ü bugünkü ilçe sınırları içindeydi. Anadoluhisarı ve çevresine On Dördüncü Daire, Beylerbeyi ve çevresine On Beşinci Daire, Paşalimanı ve çevresine On Altıncı Daire, Üsküdar ve Doğancılar çevresine On Yedinci Daire adı verilmişti. 1913’te daireler kaldırıldı ve 9 şube kuruldu. Üsküdar uzun süre 1930’da adı değiştirilen İstanbul Belediyesi’nin şube müdürlüklerinden biriydi.
Eskiden doğuda Kartal İlçesi’ne komşu olacak kadar geniş bir alanı kaplayan Üsküdar İlçesi’nin görünümü, tüm ilde olduğu gibi 1950’lerden itibaren hızla değişmeye başladı. Ülkenin çeşitli yörelerinden İstanbul’a yönelen göçten Üsküdar İlçesi de payına düşeni aldı. 1960’larda Çamlıca, Bulgurlu ve daha doğudaki alanlarda hızlı bir gecekondulaşma yaşandı. Bu yıllarda sanayi bölgesi olarak belirlenen Ümraniye ve çevresinde gecekondular ve gecekondu mahalleleri oluştu. Buradaki hızlı nüfus artışı 1963’te Ümraniye’de belediye kurulmasını zorunlu kıldı. Boğaziçi Köprüsü’nün açılması Kadıköy’de olduğu gibi Üsküdar’da da yerleşimi özendirdi. Otomobil edinmenin yaygınlaşmasının getirdiği ulaşım kolaylığı ilçenin İstanbul Boğazı’na bakan semtlerinde de nüfus artışına neden oldu. İlçenin 1970-1980 arasındaki yıllık ortalama nüfus artışı yüzde 10’u aştı. Bunun nedenlerinden biri de Fatih Sultan Mehmet Köprüsü çevre yollarının geçtiği kırsal kesimde hızlı bir yapılaşma yaşanmasıydı. Bu gelişmeler Ümraniye’nin 1987’de ilçe yapılmasıyla sonuçlandı. Bu yüzden, 1985’te 490.185 olan Üsküdar İlçesi’nin nüfusu 1990’da 395.623’e geriledi.
2008 yılında yapılan idari düzenlemeyle, ilçenin güneydoğusundaki 3 mahalle (Örnek, Esatpaşa ve Fetih) Üsküdar’dan ayrılarak yeni kurulan Ataşehir İlçesi’ne katıldı.
Önemli yapılar[değiştir
- Published in Bölgelerimiz
Ümraniye İlçesi moloz hattı
Ümraniye moloz hattı Ümraniye moloz taşıma Ümraniye moloz nakliyesi Ümraniye moloz atık toplama Ümraniye alo moloz hattı,Ümraniye’nin Tarihi[değiştir | kaynağı değiştir]
Bir zamanlar Ümraniye tamamen ormanlarla kaplı idi. Hatta bir dönem Ormaniye diye de anılmıştır.Her yer orman, ağaç ve yeşil idi. Çünkü iklim orman yetişmesine elverişli durumdaydı. Tarihi kaynaklara göre Ümraniye’ ye ilk yerleşenler Frigya’lılardır. Çam ağacını kutsal kabul eden Frigyalılar Küçük ve Büyük Çamlıca’ dan başlayarak Alemdağ ve Kayışdağı’na kadar bütün araziyi çam ormanlarıyla donatmışlardı. Sonraki yıllarda Ümraniye’ nin bulunduğu yerler Romalılar ve Bizanslılar’ ın egemenliğine geçmiştir. Harun Reşit, ordularıyla 782 yılında Krizepolis (Üsküdar) önlerine kadar gelmiştir. Bir sene burada kaldıktan sonra 783 yılında Bizans İmparatoriçesi İren’ in ordusuna mağlup olmuş, bunun sonucunda her sene Bizanslılar’ a 70.000 altın vermeye zorunlu kalmıştır. İlçe toprakları Bizanslılar’ la Müslüman ordular arasında zaman zaman el değiştirmiştir. Anadolu’yu Müslüman yapan ve Türkleştiren ilk devlet Danişmentliler Devletidir. Danişmend Beyliği Bizans topraklarına kadar sızmışlar. Alemdağ’ nın üstünde bir kale yapmışlardır. Danişment Gazi’ nin arkadaşı Sultan Turasan Bizanslılar’a karşı bu kalede çok defa savaşmış ve Anadolu’dan beklenen yardımı alamayınca burada öldürülmüştür. Selçuklular İznik’ e kadar gelmiş, bu şehir alınmış ve bu şehri ilk başkent yapmışlardır. Osmanlı İmparatorluğu döneminde padişah olan Orhan Gazi bölgeyi Osmanlı topraklarına katmıştır. İlçenin ilk adının “Yalnız Selvi” olduğu söylenmektedir.
Bölge 17. yüzyıl başlarında Osmanlı padişahı I. Ahmet tarafından Şeyh Aziz Mahmut Hüdai’ ye vakfedilmiştir. Cumhuriyet döneminden önce Bulgurlu’ya kadar olan bölge bu vakfın malı olarak Üsküdar’ a bağlı kasaba olarak kalmıştır. Ümraniye’ye ilk ad olarak Yalnız Selvi demelerinin sebebi birkaç mezar ve birkaç selvi ağacının ve orman arasında birkaç evin bulunmasıdır. Ümraniye’ de ilk yerleşenler Balkan Savaşları’ndan sonra, önce Batum’dan ardından da Yugoslavya ve Bulgaristan’dan gelen göçmenlerdir. Bundan dolayı bir süre de “Muhacir Köy” olarak adlandırılmıştır. 1960 yılına kadar köy olarak kalan Ümraniye, Organize Sanayi Bölgesi olarak ilan edilmesinden sonra yoğun göçlere maruz kalmıştır. Belediye ilk defa 1963 yılında kurulmuştur.
Ümraniye’nin Anlamı[değiştir | kaynağı değiştir]
Ümran sözcüğü Arapça’ dır. Topluluklarda mutluluk, saadet, refah anlamına gelir. Esas anlamı kalkınmış, gelişmiş, bayındırlaşmış, yaşayış koşullarının uygunlaştırılması için üzerinde çalışılmış olan yer.
Bazı kaynaklarda ise; Ümran (Ar) 1- Bayındırlık, bayındır olma, bir yerin tamamiyle meskün ve yeterince işlenmiş olması, 2- Medeniyet, terakki, refah. Umran= Ümrandır.
- Published in Bölgelerimiz
Şişli İlçesi moloz hattı
Şişli moloz hattı Şişli moloz taşıma Şişli moloz nakliyesi Şişli moloz atık toplama Şişli alo moloz hattı,Tarih[değiştir | kaynağı değiştir]
Osmanlı dönemi[değiştir | kaynağı değiştir]
Teşvikiye Camii
İlçenin en eski mahallesi olan Tatavla’nın (Kurtuluş) 16. yy’da kurulduğu ileri sürülür. Eremya Çelebi Kömürcüyan’a göre 17. yy’da Taksim’den Pangaltı’ya doğru uzanan yolun iki yanında mezarlıklar; 18. yy’da Şişli ve Mecidiyeköy yörelerinden bağlar ve bostanlar yer alıyordu. Balmumcu Çiftlik-i Hümayun’u Şişli’ye kadar uzanıyordu. 18. yy’ın sonlarında Teşvikiye Camii’nin bugünkü yerinde bir mescit olduğu bilinir. Bu caminin avlusundaki III. Selim’in diktirdiği nişan taşı 1790/91 tarihlidir.[3]
Mekteb-i Harbiye, Maçka Silahhanesi gibi askeri yapılar, Fransızlara ve Ermenilere ait kilise, okul ve mezarlıklar, yerleşme alanının 19. yüzyıldan başlayarak Harbiye, Pangaltı ve Maçka’ya doğru yayılmaya başladığını gösterir. Abdülmecid döneminde (hükümdarlığı 1839-1861) imparatorluğun sınır bölgelerindeki yurtlarından olan birçok göçmen Şişli’nin hemen kuzeydoğusunda bulunan arpa tarlaları ve dutlukların olduğu alana yerleştirildiler. Bu kırsal yerleşim yerine padişahın adıyla Mecidiyeköy denmiştir.
1870’te çıkan Büyük Beyoğlu Yangınında evsiz kalan Levantenler ve gayrimüslimler Harbiye çevresinde inşa edilen kagir binalara taşınmışlardır. 1870’lerde, Matbaa-i Osmaniye’yi kuran Osman Bey de Harbiye ile Şişli arasında geniş bir arazi satın alarak bu arazide konak yaptırmıştır. Feriköy’de ilk bira üretim tesisinin (Bomonti Bira Fabrikası) kurulması ve Şişli Etfal Hastanesi’nin açılışı da 1890’lara rastlar.
Gene 19. yy’ın son çeyreğinde Harbiye, Nişantaşı ve Teşvikiye’de birçok konak inşa edilmeye başlamıştır. Taksim’den yapılan atlı tramvay seferleri ilk kez 1881’de Şişli’ye kadar uzanmış, 1913’te elektrikli hale gelen tramvay hattının daha fazla uzatılmasına ihtiyaç olmadığı düşünülerek tramvay deposu da (bugün Cevahir Alışveriş Merkezi) Şişli ile Mecidiyeköy arasında inşa edilmiştir. İstanbul’daki önemli anıtlardan biri olan Abide-i Hürriyet de 1911’de açılmıştır.
Cumhuriyet dönemi[değiştir | kaynağı değiştir]
Nişantaşı
Harbiye, Pangaltı, Kurtuluş, Osmanbey, Nişantaşı, Teşvikiye ve Şişli’nin görünümü 1920’lerden sonra değişime uğradı. Bu semtlerdeki bahçe içindeki ev ve konakların yerini yavaş yavaş apartmanlar almaya başladı. Apartmanlaşmanın yaygınlaşması eski ulaşım yollarının çok belirgin caddeler haline gelmesine yol açtı. 1920’ler ve 1930’larda Şişli ve çevresi, varlıklı kimselerin bir apartman ya da apartman dairesi edinmek istedikleri ve bunun moda olduğu gözde semtler haline geldi.
1950’li yıllardan itibaren başlayan İstanbul’a yoğun göç dalgası sonucunda Şişli’nin kuzeyinde Çağlayan ve Gültepe semtleri oluşmaya başladı. Bir köy olan Kağıthane’nin nüfusu da hızla artmaya başladı. Yoğun nüfus artışı sonucunda, Beyoğlu’na bağlı bir bucak olarak yönetilen Şişli, 1954’te yapılan bir düzenlemeyle ilçe yapıldı. Şişli ilçe olduğunda Kağıthane ve Ayazağa da Şişli İlçesi’ne bağlı köylerdi.
1960’larda emekli subaylar ve gazeteciler için yapılan sitelerle Esentepe ve Gayrettepe semtleri ortaya çıktı, Mecidiyeköy’deki bahçeli evlerin yerini de apartmanlar almaya başladı. Gene yoğun göç hareketleri sonucunda ilçenin kuzeyinde Hürriyet, Örnektepe, Kuştepe ve Çeliktepe adlarıyla yerleşmeler oluştu. Yoğun bir sanayi merkezi haline gelen Kağıthane’de 1963’te belediye teşkilatı kuruldu (1981’de lağvedilerek İstanbul Belediyesi’ne bağlı şube müdürlüğüne dönüştürüldü).[4] Bomonti çevresideki fabrikalar çoğalırken, Büyükdere Caddesi’nin batı kenarında da birçok yeni fabrika kuruldu.
1970’e gelindiğinde Şişli İlçesi’nin nüfusu çeyrek milyonu aşmıştı. Beyoğlu’nun 1970’lerde geçirdiği bazı olumsuzluklar sonucunda ünlü mağazalar ve alışveriş mekanları Harbiye, Nişantaşı, Osmanbey ve Şişli semtlerine kaydı. Böylece alışveriş merkezi haline gelen önemli caddelerde eskiden beri ikametgah olarak oturulan apartman daireleri de işyeri olarak kullanılmak üzere kiraya verildi ya da satıldı. 1980’lerde, Halaskargazi, Rumeli ve Valikonağı caddeleri İstanbul’un en gözde alışveriş merkezleri haline geldi. Bu gelişim daha sonra Mecidiyeköy, Gayrettepe ve Esentepe’yi de içine aldı. Bu semtlerde Büyükdere ve Yıldız Posta caddeleri kenarında eskiden ikametgah olarak kullanılan apartman daireleri giderek iş yerine dönüştü.
Levent
1970’lerde oto tamirhanelerinin Dolapdere’den kaldırılması amacıyla Çeliktepe’nin kuzeyinde bir sanayi sitesi kuruldu. Aynı bölgenin çevresinde Sanayi Mahallesi adlı yeni bir yerleşme oluştu.
1980’lerde Şişli ilçesi bütünüyle (Kağıthane ve Ayazağa dahil) kentsel alan içine katıldı. Şişli’nin nüfusu, 1980’lerin ortalarına gelindiğinde yarım milyonu aşmıştı. 1980-1985 arasındaki yıllık ortalama nüfus artışı hızı ise yüzde 2,5 olarak gerçekleşti. Bu büyüme Kağıthane ve Ayazağa yörelerindeki gelişmeden kaynaklanıyordu. 1987’de yapılan yönetsel düzenlemeyle Kağıthane İlçesi kuruldu. Kağıthane’nin Şişli’den ayrılmasıyla ilçenin nüfusu yarı yarıya düştü. Gene bu bölünmeyle Şişli ilçesi toprakları ikiye ayrıldı. Kuzey kesimindeki Ayazağa askeri ve sanayi alanları ile düşük nüfus yoğunluğuyla güney bölgesine göre farklılıklar gösterdi. Yine bu bölgede yer alan Maslak ve çevresi, 1980’lerden itibaren bazı bankalar ve firmaların merkez olarak tercih ettikleri bir çalışma alanı haline geldi. Büyükdere Caddesi’nin İstinye kavşağı çevresinde irili ufaklı iş merkezleri açıldı.
Şişli’nin merkez semtlerinde, özellikle 1980’li yıllarda yıldızı parlayan ticaret sektörü önemini korumakla birlikte, 1990’lardan itibaren açılmaya başlanan büyük alışveriş merkezleri (avm) nedeniyle Nişantaşı-Osmanbey-Şişli aksındaki mağaza ve dükkanlar eski canlılığını yitirmiştir. Özellikle 1990’ların sonlarından itibaren Büyükdere Caddesi üzerinde çok sayıda avm hizmete girmiştir.
Şişli İlçesi, 1990’lı ve 2000’li yıllarda Büyükdere Caddesi üzerine yapılan yüksek katlı rezidans ve işyeri amaçlı olarak inşa edilen binalarla tekrar değişim yaşamaktadır. Büyükdere Caddesi’nin, özellikle Şişli merkezinden Maslak’a kadar uzanan kesimi İstanbul’un New York ve Tokyo’su görünümü kazanmış, Şişli İlçesi yaşanan bu hızlı değişim sonucunda, İstanbul ve Türkiye ekonomisinin iş ve finans merkezi olma durumuna gelmiştir.
2012 yılında yapılan idari düzenlemeyle ilçenin kuzey öbeğini oluşturan Ayazağa, Maslak ve Huzur mahalleleri Şişli’den ayrılarak Sarıyer ilçesine bağlandı.[5]
Coğrafya[değiştir | kaynağı değiştir]
Çatalca Yarımadası’nın doğu kesiminde, İstanbul Boğazı’nın batısında Avrupa yakasında yer alan ilçe topraklarının deniz kıyısı yoktur. Şişli, Marmara Havzasının Trakya / Kocaeli peneplenleri arasına dağılmış, boğaz ve akarsu vadilerle parçalanmış olup, platolar topluluğunun batısında, Boğaziçi – Haliç arasını dolduran Beyoğlu Platosu’nun kuzey uzantısında bulunmaktadır.
Galata’dan başlayan ve Beyoğlu, Şişli, Maslak, Derbent ve Büyükdere yönünde uzanan büyük sırt, Beyoğlu Platosunun su bölüm çizgisini oluşturmaktadır. Sırtın doğu kesimindeki sular Boğaziçi’ne, batı kesimi suları ise Kağıthane Deresi aracılığıyla Haliç’e akmaktadır. Bu büyük sırt aynı zamanda Şişli’nin ve daha önemlisi İstanbul’un bu bölümündeki yolların yönünü de belirlemektedir. Beyoğlu Platosu’nun sırtında yer alan, Tünel’den başlayarak Tepebaşı, Taksim, Şişli, Mecidiyeköy, Maslak Tepesi ve Okmeydanı’na uzanan güzergah aşınım sonucu düzleşerek bugünkü durumu almıştır. Taksim’de başlayan Beyoğlu Platosu’nun sırtında kuzeye doğru uzanan Cumhuriyet Caddesi’nin doğu yamacı tatlı bir eğimle Boğaziçi’ne, Dolmabahçe’ye iner. Batı yamacı ise Dolapdere ile Kurtuluş Caddeleri oldukca dik bir yamaçla birbirine bağlanırlar. Kurtuluş Caddesi’nin batısı ise yine tatlı bir eğilimle Tabakhane Deresine dek uzanır. Vadinin batı kısmı, Feriköy’ün batı eteklerinden itibaren yeni bir vadiye çıkılır. Baruthane Deresine dek uzanır. Baruthane Deresi’nin aktığı vadi, kuzeye daha fazla dökülmeden Paşa Mahallesinin yayıldığı alanda son bulur.
İlçenin ana eksenini oluşturan Beyoğlu platosunda yükseltiler Taksim’de 70-80 mt.ye, Okmeydanı’nda 80-100 mt.ye, Mecidiyeköy’de 100-120 m. ve Levent-Maslakta 130-140 m.ye dek çıkar. Şişli’nin en yüksek noktaları Tepeüstü ve Hürriyeti Ebediye, Duatepe ve Esentepe’dir. Şişli İlçesi’nde çok az yeşil alan kalmıştır.
Eğitim ve Sağlık[değiştir | kaynağı değiştir]
İTÜ Mimarlık Fakültesi olarak kullanılan Taşkışla
Şişli İlçesi eğitim kurumları açısından oldukça zengindir. İlçe sınırları içinde 14 okulöncesi eğitim kurumu, 36 ilköğretim okulu ve 29 ortaöğretim kurumu vardır. Nişantaşı Anadolu Lisesi (eski English High School), Notre Dame de Sion Fransız Lisesi, Nişantaşı Nuri Akın Anadolu Lisesi (eski Nişantaşı Kız Lisesi), Saint Michel Lisesi, Şişli Anadolu Lisesi ilçedeki köklü ortaöğretim kurumlarıdır.[6]
İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ), Marmara, Yıldız Teknik, İstanbul Bilgi, Beykent, Bahçeşehir, Haliç, İstanbul Bilim, Nişantaşı ve Okan üniversiteleri ile Kavram ve Şişli meslek yüksek okullarının bazı yerleşkeleri ilçe sınırları içinde bulunmaktadır.
İlçe sınırları içinde 2 devlet hastanesi (Şişli Etfal Hastanesi ve Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi), 18 özel hastane, 201 eczane ve 3 huzurevi bulunmaktadır. II. Abdülhamid tarafından 1898’de henüz 8 aylıkken ölen kızı Hatice Sultan’ın anısına yaptırılmış olan Şişli Etfal Hastanesi, Türkiye’nin ilk çocuk hastanesi ve modern hastaneciliğin uygulandığı ilk sağlık kurumudur.[3] Etfal Hastanesi ile birlikte Şişli’nin en eski sağlık kurumlarından biri olan Fransız Lape Hastanesi Türkiye’nin ilk modern psikiyatri hastanesidir.[7]
Spor[değiştir | kaynağı değiştir]
Galatasaray Profesyonel Futbol Takımı’nın 2011 yılına kadar maçlarını oynadığı Ali Sami Yen Stadyumu Mecidiyeköy’de yer alıyordu. Şişli İlçesi’ndeki spor tesislerinden başlıcası Feriköy Stadı’dır.
Şişli’de faaliyet gösteren en ünlü spor kulübü geçmişte Süper Lig’de mücadele etmiş olan Feriköy Spor Kulübü gösterilebilir.
İlçede etkinlik gösteren diğer spor kulüpleri; Şişli Belediyesi Spor Kulübü, Feriköy Paşa Mahallesi Spor Kulübü, Kuştepe Spor Kulübü, Mecidiyeköy Spor Kulübü, Mecidiyeköy Tayfun Spor Kulübü, Nişantaşı Spor Kulübü, Taksim Spor Kulübü, Ulutepe Spor Kulübü, İzzetpaşa Spor Kulübü, Öz Şişli Spor Kulübü, Mahmut Şevket Paşa Spor Kulübü
Kültür[değiştir | kaynağı değiştir]
Cemil Topuzlu Açıkhava Tiyatrosu
Birçok sinema ve tiyatro salonu bulunan Şişli, İstanbul’un başlıca kültür merkezlerinden biridir. İlçedeki önemli kurumlarından en önemlileri Harbiye Açıkhava Tiyatrosu, Cemal Reşit Rey Konser Salonu, Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı’dır.
Bunlar dışında Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi, Gönül Ülkü-Gazenfer Özcan Tiyatrosu, Kenter Tiyatrosu, Harbiye Cep Tiyatrosu, Profilo Kültür Merkezi, Stüdyo Tiyatrosu, Tiyatrokare ve Efe Sanat Evi diğer tiyatro ve performans mekanlarıdır.[8]
Müzeler Askeri Müze ve Atatürk Müzesi’dir. Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüt (ATASE) Başkanlığı’na bağlı olan Askeri Müze, Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinde Harp Okulu olarak kullanılan Harbiye’deki tarihi bina ve yapıya sonradan eklenen ek binalardan meydana gelmektedir. Madalyalar, askeri kıyafetler, bayrak ve sancaklar, zırh gömlekler, kalkanlar, tablolar, silah türleri gibi dünden bugüne Türkiye’nin askeri gelişim ve değişim serüvenini ortaya koyan toplam 55000 eseri koleksiyonunda bulunduran Askeri Müze, bu geniş koleksiyondan 5000 adet eseri ziyaretçilerin ilgisine sunmaktadır.[9]
İlçe sınırları içinde, aralarında Teşvikiye ve Şişli gibi ünlü camilerin de olduğu toplam 33 cami, 1 cemevi, 17 kilise ve 2 sinagog yer almaktadır. Ayrıca Gürcistan Katolik Kilisesinin 5 dönümlük araziside bu bölgededir.
Ulaşım[değiştir | kaynağı değiştir]
Mecidiyeköy metrobüs durağı üstgeçidinden metrobüs hattının görünümü
İstanbul’un iki yakasını birbirine bağlayan köprülerden Boğaziçi Köprüsü’nün bağlantı yolu olan O-1 Otoyolu, Zincirlikuyu-Mecidiyeköy-Çağlayan güzergahını izledikten sonra Kağıthane İlçesi’ne girer. Şişli Camii’nden başlayıp Sariyer İlçesi’ne kadar uzanan Büyükdere Caddesi Fatih Sultan Mehmet Köprüsü’nün bağlantı yolu olan O-2 Otoyoluyla da kesişir. Piyalepaşa Bulvarı ile Halaskargazi Caddesi diğer önemli ulaşım akslarıdır.
Dolmabahçe’de İnönü Stadı’nın kuzeyinden başlayarak Taksim ve Feriköy semtlerinin altından geçerek Şişli ilçesinin Bomonti semtinde son bulan Bomonti-Dolmabahçe Tüneli yaklaşık 2,4 km uzunluğundadır. Tünel, 2+2 şeritli, 500-600 metre uzunluğundaki bir bağlantı yoluyla Beyoğlu’nun Piyalepaşa semtine bağlanmaktadır. Burada, projenin ilk ayağı olan Piyalepaşa-Kâğıthane Tüneli’yle birleşmektedir.
Yenikapı-Hacıosman metro hattının (M2 Hattı) önemli bir kısmı Şişli sınırları içinden geçmektedir; Osmanbey, Şişli-Mecidiyeköy, Gayrettepe-Zincirlikuyu ve Levent istasyonları ilçe sınırları içindedir. İstanbul’daki ilk teleferik hattı olan Maçka-Taşkışla teleferiği 1993 yılında hizmete girmiştir.
İstanbul 1. Çevre Yolu (Metrobüs hattı), Büyükdere Caddesi ve Yenikapı-Hacıosman metro hattı gibi birçok ulaşım hattının kesişim noktası olan Mecidiyeköy, İstanbul şehir içi ulaşımında çok büyük bir öneme sahiptir.
Ekonomi[değiştir | kaynağı değiştir]
Cevahir Alışveriş Merkezi
Şişli ilçesi hızla değişim içinde 21. yüzyıl İstanbul’unun hatta Türkiye ekonomisinin iş ve finans merkezi olma durumundadır. Şişli İlçesi’nde yaşayanların İstanbul’un değişik kesimlerinde çalıştıkları düşünülse de, Şişli katma değer açısından İstanbul ili içinde yüksek paya sahiptir. Ticaret ve hizmet sektöründe çalışanlar ağırlıklı bir paya sahiptir. İmalat sanayii daha çok Ayazağa’daki Cendere Deresi kıyılarında yoğunlaşmıştır. İmalata dönük tesislerin şehir merkezinden uzaklaştırılmalarıyla bu sektörde çalışan işgücünün payı giderek düşmektedir. Osmanbey, 1970’lerden beri binlerce irili ufaklı firmanın oluşturduğu bir tekstil ve hazırgiyim merkezidir. Büyük bir kısmı kendi markasıyla üretim yapan 4 bini aşkın firmayı barındıran Osmanbey’den 50’den fazla ülkeye de ihracat gerçekleştirilmektedir.[10]
Şişli-Mecidiyeköy-Esentepe-Levent-Maslak aksında uzanan Büyükdere Caddesi üzerinde ve çevresindeki bölge Türk finans sektörünün kalbi durumuna gelmiştir.
Nüfus[değiştir | kaynağı değiştir]
Şişli ilçesinin nüfusu İstanbul’un bütün diğer ilçeleri gibi sürekli bir nüfus artışına sahne oldu. 1965-1985 arasında ikiye katlanan nüfus, 1987’de Kağıthane’nin ayrılmasıyla yarı yarıya düşmüştür. 2011 ADNKS’ne göre ilçe sınırları içinde 320.763 kişi yaşamaktaydı. 2012 yılında Ayazağa, Maslak ve Huzur mahallelerinden oluşan kuzey kesiminin Şişli İlçesi’nde ayrılmasından sonra ilçe nüfusu 2014 ADNKS verilerine göre 272.380 kişidir. Nüfusun yaklaşık dörtte biri İstanbul doğumludur. Sivas, Ordu, Kastamonu ve Erzincan doğumlular da Şişli nüfusu içinde hatırı sayılır paya sahiptirler.[11] Gayrimüslimlerin eskisi kadar olmasa da nüfus içinde küçük bir payı vardır.
- Published in Bölgelerimiz
Şile İlçesi moloz hattı
Şile moloz hattı Şile moloz taşıma Şile moloz nakliyesi Şile moloz atık toplama Şile alo moloz hattı,Etimoloji[değiştir | kaynağı değiştir]
Yunanca metinlerde Hilea adıyla geçen kelime 19. yüzyıl başlarında tüm Karadenizi gezip anılarını yazan Trabzonlu Ermeni rahip Bıjışkyan’a göre Yunanca “dudaklar” kelimesiyle ilişkili olup, Özhan Öztürk’e göre Pontus Rumcasında Yunanca /H/ sesinin /Ş/ olarak telaffuzundan dolayı Şile olarak telaffuz edilmekteydi. Öztürk ayrıca yaşlı Plinius ile Ptolemaus’un notlarında andığı ve küçük gemilerin sığındığı bu koya dökülen Psilis deresinin Şile adının kaynağı olduğunu iddia etmiştir.[4];
Tarihi[değiştir | kaynağı değiştir]
İlçede iskân çok eskiye dayanır. Şile çevresinin tarih öncesinde (Cilalı Taş Devri) iskan edildiğini göstermektedir. Kefken ile Bulgaristan sınırı arasındaki Karadeniz sahil kesiminde yapılan tarih öncesine ilişkin çalışmalarda, çeşitli yerlerde Paleolitik çağın muhtelif bölümlerine ve özellikle Epi-Paleolitik döneme ait birçok konak yeri ve işlik saptanmıştır. Buluntu yerlerinin sayısındaki artıştan, buzul sonrası dönemde (yaklaşık M.Ö. 12000 ile 6000 arasında) Karadeniz kıyı şeridi üzerinde önemli bir nüfus yoğunluğunun olduğu açıkça bellidir. Nitekim İstanbul’un en eski buluntu yerleri arasında Şile’nin Ağva ve Sahilköy (Domalı) köyleri bulunmaktadır. Marmara kıyısında Ambarlı’yı da içine alan kıyı konak yerlerinden biri olan Sahilköy, aynı adı taşıyan koyun kuzeyindeki kumluğun batısındadır. Sahilköy’e ait yontma taş aletler, Göztepe ve Kazlar deresinin doğusuna rastlayan Dereağzı Tepesi üzerinde toplanmıştır. Ayrıca, ilçede o dönem insanının yaşamı için elverişli çok sayıda mağara bulunmaktadır.
Şile antik çağda iki defa istilaya uğramıştır. Birinci istila, eski Yunanların Pers seferinden geri dönüşlerinde komutanları Xenophon tarafından, ikincisi de kıyı şeridini takip ederek ilerleyen Roma komutanı Lucullus tarafından gerçekleştirilmiştir. Roma döneminin izleri hala Şile’de görülmektedir. Doğu Roma İmparatoru Diokletianus zamanında (284-305), İnkese, Sofular gibi Şile mağaraları ilk inanan Hristiyanlar için tabii korunaklar olmuştur. Gürlek Mağarası Doğu Roma askerlerinin yakaladığı ilk inanan Hristiyanları hapsettikleri bir cezaevi gibi kullanılmıştır. Selçuklu Türkleri Kutalmışoğlu Süleyman Şah ile 1090 senesinde Şile’yi ele geçirdiler. 1097 senesinde ise 1. Haçlı orduları Şile’yi Selçuklulardan geri almıştır. Şile’nin geri alınması ancak Yıldırım Bayezid döneminde mümkün olmuştur. I. Dünya Savaşı sırasında Şile’nin Ano ve Kato Neohorion’da (aşağı ve Yukarı Yeniköy) yaşaya 7 bin Rum güvenlik gerekçesiyle Eskişehir’e sürülmüştür. 1. dünya Savaşı sonrasında bölge silah ve askerden arındırılınca bölgeye dönebilen Rumlar ile Türkler çeteleşerek birbirleriyle mücedeleye girişmiştir. 12 Haziran 1920’de Yunan ordusu bölgeyi geçici olarak işgal etmişse de Ağustos ayından geri çekilmelerinin ardından Kuvvacılar tutukladıkları 115 Rum erkeğin birkaç tanesi hariç hepsini öldürmüş, düşmanla işbirliği yaptığı iddia edilen Hıristiyanların mallarına el koyulup, evleri yakılmış, bölgenin Rum aileleri İstanbul’a sığınmışlardır.[5].
- yy. Osmanlı kayıtlarına göre Şile kazası 1846’da Zaptiye Müşirliği’ne bağlıydı. 1876’da şile kazasının Dersaadet Şehremaneti’ne bağlandığı görülür. 1877 Devlet Salnamesinde ise Şile, Zaptiye Nezaretine bağlı Üsküdar Mutasarrıflığına bağlıdır. 1924’de bütün sancaklar (mutasarrafflık) vilayet yapıldığında Şile’nin Üsküdar’a bağlılığı devam etmiştir. 1926’da yapılan yeni düzenlemeyle Üsküdar kaza haline getirilip İstanbul vilayetine bağlanınca Şile kazası da Üsküdar’la aynı yapı içinde yer almıştır. Ayrıca Şile, Cumhuriyet’in kuruluşu ile oluşturulan ilk belediyelerden biridir.
Coğrafî Özellikler[değiştir | kaynağı değiştir]
Şile’den bir görünüm2.JPG
Kocaeli Yarımadasının Karadeniz kıyısında yer alan ilçenin, Doğusunda Kandıra, Güneyinde Gebze, Batısında Beykoz ve Çekmeköy, Kuzeyinde ise Karadeniz bulunmaktadır.
Rakımı 126 metre olan Şile’nin yüzölçümü 755 km²’dir. İlçenin yüzölçümünün %79’u orman, %10’u tarım alanı, %11’i diğer alanlardan oluşmaktadır. Hafif kıvrımlı küçük köy ve doğal plajların yer aldığı 60 km’lik sahil şeridine sahiptir. Göksu, Şile Kabakoz ve Yeşil Çay önemli akarsulardır.
İklim[değiştir | kaynağı değiştir]
İkinci derecede deprem bölgesi içinde yer alan Şile, Karadeniz iklimi ile Akdeniz iklimi arasında geçiş iklimi özelliğini gösterir. Her mevsimde bulutluluk ve nispi nemliliğin görüldüğü ilçede yıllık ortalama sıcaklık değeri 13.6°’dir. En yüksek sıcaklıklar 2002 Haziran’da 31.3°, Temmuz’da 45.2°, Ağustos’da 29.5°, olarak ölçülmüştür. En düşük sıcaklık Ocak’da -6.6°, Şubat’da -1.7°, Mart’da -2.2° olmuştur.
Yıllık ortalama yağış toplamı 75.7 mm. arasındadır. Yağışlı günlerin yıllık ortalaması 125-150 gün arasında değişmektedir. Yıllık ortalama nispi nemlilik, karadeniz üzerinden gelen nemli hava kütlelerinin etkisinde kaldığından %70 – % 80 arasındadır. Kuzeyi Karadenize açılı olduğundan karayel, yıldız, poyraz gibi kuzey yönlü rüzgarların etkisi altındadır.
Turizm[değiştir | kaynağı değiştir]
Turizm, Şile’nin ekonomisi için çok önemli bir gelir kaynağıdır. Denizi ve tarihî değerleriyle özellikle yaz aylarında turizm ağırlık kazanmaktadır.
Tarihi ve Kültürel Mekânlar[değiştir | kaynağı değiştir]
Şile’den bir görünüm4.JPG
Şile Kalesi
Şile Feneri : Türkiye’nin en büyük, dünyanın da ikinci büyük feneridir, 1860 yılında kurulmuştur.
Şile Evleri
Sarıkavak Kalesi (Hasanlı Köyü)
Heciz Kalesi
Yeşilvadi
Hanımsuyu Çeşmesi
Osmanlı Hamamı (Yeniköy)
Kilise Kalıntısı (Yeniköy)
Vaftiz Yeri (Yeniköy)
Kilise Kalıntısı (Yeniköy)
Lahit Mezar (Sortullu Köyü)
Papazın Çeşmesi (Kabakoz Köyü)
Gezilecek Yerler[değiştir | kaynağı değiştir]
Dosya:Şile’den bir görünüm1.jpg
Şile’den bir görünüm
Kumsal ve Plajlar : Şile merkez olarak 10 km. uzunlukta bir kumsala sahip olmakla birlikte Karadeniz kıyısında 60 km.lik bir uzunluğa sahiptir.
Değirmençayırı Şelalesi : İlçeye 33 km. uzaklıktaki Değirmençayırı köyünün güney batısında ve Şile-Gebze ilçeleri sınırları üzerinde yer alır. Şelalenin yüksekliği 8 m., genişliği 30m. kadardır. Değirmençayırı şelalesinin kuzeyinde yaz aylarında suları kuruyan 15m. yükseklikte akan Şarlak Şelalesi adı verilen bir şelale daha vardır. Tüm bu şelaleler yapılan araştırmalara göre genç faylanmalar sonucu oluşmuştur.
Hacıllı şelalesi:ilçeye 25 km.uzaklıkta hacıllı köyünün dogusunda 10 metre den akan kış aylarında daha yogun akan şelale yaz aylarında suların çekilmesiyle azalmakta kurak mevsimlerde nadir de olsa kurumaktadır şelaleden akan su aşagısındaki nehirle birleşerek karadenize ulaşmaktadır.
Onbir göller vadisi : İlçenin görülmeye değer önemli doğal güzelliklerinin yer aldığı alanlardan birisidir. Hacıllı Köyü yakınlarındadır. Köydeki su değirmeninden doğuya doğru Göksu kolu olan Değirmendere Vadisi, 500m. Takip edilirse birinci göle ulaşılır. Vadinin devamında büyüklü küçüklü göl eğim kırığı/şelale ikilime onbir defa tekrar edilir.
Kumbaba Tepesi : İlçenin en önemli turistik ve doğal fizyoterapi doktoru denen Kumbaba Tepesi, 60 rakımlı kırmızı – turuncu renkli, demir/bakır alaşımlı ve radyonktriteli kumları olan bir tepedir. Kumbaba Tepesi zirvesinde Kumbaba’nın mezarı vardır. Yapılan araştırmalarda Bizanslılar tarafından Güneş Hamamı olarak kullanılmış, saray gemileriyle yaz aylarında buraya gelerek güneş banyosu alırlarmış. Burasını, ismi meçhul olan Türk (Kumbaba) bir kimyager gibi etüd etmiş ve Şile Kumluğunun natür ile tedavi için uygun bulmuştur ve birçok hastanın tedavisinde kullanılmıştır.
Ağlayan Kaya : Ağlayan Kayalar, Şile Feneri’nin 600 m. gerisinde, taşlar arasından çıkan bir su kaynağıdır. Akış biçimi ağlayan bir insanın gözyaşlarına benzetildiği için bu adı almıştır.
Şile’den bir
Şile Festivali[değiştir | kaynağı değiştir]
Her yıl geleneksel olarak kutlanan Şile bezi kültür ve sanat festivali Şile ve Şile halkı ile özdeşleşmiş ve bir gelenek haline gelmiştir. Türkiye’ de kültür festivalleri arasında özel bir yeri olan şile bezi kültür ve sanat festivali her yıl Temmuz ayının son haftası kutlanmaktadır.
Şile bezi kültür ve sanat festivali uluslar arası alandada kendini kanıtlamış bir festivaldir, kutlandığı dönemde bir birinden ünlü sanatçılar, modacılar bu festivalde boy göstermektedir.
Ana teması şile kültürü ve şile bezi olan bu festival uzun yıllardır şile belediyesi tarafından tertip edilmektedir.
Konaklama[değiştir | kaynağı değiştir]
Turizm bilincinin gelişmesiyle birlikte artan turizm hareketlerine bağlı olarak ilçenin ilk turistik belgeli konaklama tesisi 1953 yılında Kumbaba Motel adıyla hizmete girmiştir. Sonraki yıllarda artan talebe cevap vermek amacıyla 20’den fazla Otel/Motel (ev pansiyonları ve kampingler dışında) birçok turistik amaçlı tesisi hizmete açılmıştır.
Nüfus[değiştir | kaynağı değiştir]
2008 nüfus sayımına göre nüfusu 28.571’dir. Bunun 12.753’ü ilçe merkezinde yaşamaktadır. Geri kalan 15.818 kişi ise, Ağva dahil, 58 köyde yaşamaktadır. Ancak hafta sonları ve özellikle yaz aylarında ikinci konut ve yazlıkların devreye girmesi ile nüfus 100.000’i geçmektedir. Şile’de dere köyleri olan Kömürlük, üvezli, Kervansaray (1878 sonrası Ahıska muhaciridir), oruçoğlu, bıçkıdere, ulupelit, Darlık Artvin Ortaköy Berta köyünden göçmedirler.
- Published in Bölgelerimiz
Sultangazi İlçesi moloz hattı
Sultangazi moloz hattı Sultangazi moloz taşıma Sultangazi moloz nakliyesi Sultangazi moloz atık toplama Sultangazi alo moloz hattı,Sultangazi
Vikipedi, özgür ansiklopedi
(Sultangazi, İstanbul sayfasından yönlendirildi)
Koordinatlar: 41°02′N, 29°11′E (Harita)
Sultangazi, İstanbul Avrupa Yakası’nda bir ilçedir. 2008 yılında Gaziosmanpaşa’ya bağlı 14, Eyüp ve Esenler’e bağlı birer mahallenin katılımıyla kuruldu.
Denizden 50 metre yükseklikte, 36 km² yüz ölçüme sahip olan ilçe doğuda Eyüp, batıda Esenler, güneyde Gaziosmanpaşa, kuzeybatıda Başakşehir ilçeleriyle sınır oluşturmaktadır. İlçe sahip olduğu yüzölçümüyle İstanbul ilçeleri arasında 19. sıradadır.
16 mahalleden oluşan ilçede Alibey barajı, Cebeci taş ocakları ve birkaç küçük akarsu bulunmaktadır. Alibey barajı 1975 – 1983 tarihleri arasında, içme, kullanma ve sanayi suyu temini maksadıyla inşa edilmiş olup halen Avrupa yakasının önemli bir kısmının içme suyu ihtiyacını karşılamaktadır. Toprak gövde dolgu tipi olan barajın gövde hacmi 1.930.000 m³, akarsu yatağından yüksekliği 30,00 m, normal su kotunda göl hacmi 66,80 hm3, normal su kotunda gölalanı 4,66 km²’dir. Yılda 39 hm3 içme suyu sağlamaktadır. Üzerinde amatör balıkçılık, su sporları etkinlikleri yapılmakta olup etrafını çevreleyen koruma altındaki ormanlık alanla ilçenin sosyal dinleti ihtiyacını karşılamaktadır.
- Published in Bölgelerimiz
Sultanbeyli İlçesi moloz hattı
Sultanbeyli moloz hattı Sultanbeyli moloz taşıma Sultanbeyli moloz nakliyesi Sultanbeyli moloz atık toplama Sultanbeyli alo moloz hattı,Sultanbeyli, İstanbul ilinin bir ilçesidir. Sultanbeyli adı “Sultanbeyli’nin yeri” olarak bilinirken daha sonra “Sultan Beyliği Çiftliği”, “Sultan Beyliği” daha sonrada “Sultanbeyli” olarak kullanılagelmiştir.
sultanbeyli’nin tarihi çok eski dönemlere kadar uzanmaktadır. Roma ve Bizans İmparatorluğu döneminde, Üsküdar’dan Gebze’ye kadar olan bölgenin Tekfurluk yani mülki idare merkezi olmuştur. Bugün Sultanbeyli ilçesinin sınırları içerisinde bulunan, tarihi Aydos kenti ve kalesiyle, Sultanbeyli ovası civarındaki yerleşim yerlerinin de dahil olduğu coğrafi bölge, antik çağ ve sonrasında, kavimler yolu üzerinde önemli bir ara istasyon durumundaydı. Stratejik konumu nedeniyle, ortaçağda ve sonrasında uzun bir süre bu merkez olma niteliğini koruyacaktı. Asya-Anadolu tarafıyla, İstanbul-Avrupa arasındaki ana ulaşım yolu (bugünkü Fatih Bulvarı yani tarihi Bağdat Caddesi) bu bölgeden geçtiğinden, bütün askeri ve sivil ulaşım açısından büyük önem taşımaktaydı.
İstanbul ile Anadolu’nun bağlantı yolu üzerinde olması sebebiyle fetihten önce İstanbul’a sefer düzenleyen Türk orduları tarafından öncelikle fethedilmesi gereken bir anahtar konumundaydı. Diğer taraftan Anadolu yönünden savaşa hazırlanan Bizans ordusu bölgede toplanıp konaklıyordu. Bu özelliği fetihten sonra Osmanlı ordusu tarafından kullanılmaya devam etmiştir.
Sultanbeyli 1328 yılında Orhan Gazi’nin emriyle, Akça Koca, Konur Alp ve Abdurrahman Gazi komutasındaki Osmanlı ordusu tarafından fethedilmiştir. Bu fetih, tekfur kızının kaleyi teslim etmesi nedeniyle kolaylıkla gerçekleşmiş ve bu hadise erken dönem Osmanlı fütuhatı içerisinde müstesna bir yer teşkil etmiştir. Kale tekfurunun kızı, kale kuşatıldığı günlerde, rüyasında önce İslam peygamberini görme lütfüne erişir. Sonra rüyasında kendisini düştüğü kuyudan kurtaran insanın, Osmanlı akıncılarının başındaki kişi olduğunu fark edince gerçeği kavrar ve onlara bir mektup yazarak kalenin çatışmasız teslimine yardımcı olur. Fetihten sonra da rüyada görmüş olduğu Osmanlı akıncı beyi Gazi Rahman (Abdurrahman Gazi) ile evlenerek Osmanlıların genişleme alanındaki diğer etnik unsurlarla sıhriyet hısımlığı kurmakta gösterdikleri hoşgörülü yaklaşımın bir numunesini göstermiş olacaktır. Bu evlilik gerek Türklerin gerekse Rumların hafızalarında uzun zaman silinmeyen izler bırakmıştır. Bu hadisenin hatıra ve izlerini taşıyan Aydos Kalesi’nin kalıntıları hala mevcuttur.
Aydos Kalesi, İzmit (Nikomedia) şehrinden (ve kalesinden) batıya doğru gidildiğinde, bu aradaki bölge içerisinde en mühim kaleydi. Kervanların yol güvenliği de dâhil olmak üzere, sonraki dönemlerde iç kale haline gelen Aydos Kalesi’nin, İstanbul’un fethiyle birlikte, bu stratejik önemi azalacaktı.
Abdurrahman Gazi’nin kabri bugün Sultanbeyli ile komşu olan Sancaktepe ilçesi sınırları içerisindedir. Ayrıca Söğüt’te Ertuğrul Gazi türbesinin yanında temsili kabri bulunmaktadır.
Sultanbeyli’deki arazilerin büyük kısmına Padişahın kız kardeşi Cemile Sultan malik iken 22 Şubat 1893 tarihinde bu araziler Osmanlı Devleti’nin Bahriye Nazırı (Denizcilik Bakanı) Hasan Hüsnü Paşa’ya satılmıştır.
Hasan Hüsnü Paşa vefat edince oğlu Hilmi Bey tarafından malik olduğu bu araziler 10 Haziran 1911 tarihli Bakanlar Kurulunun onayı ile Frans Flipson isimli Belçika uyruklu bir şahsa satılmıştır. Milli Mücadeleden sonra ülkemizdeki birçok batılı işadamı gibi Frans Flipson da İstanbul’dan ayrılmış ve sahip olduğu arazileri satmak istemiştir. Ancak bu arazilerin tapuları ve orman sınırları konusunda çıkan sorunlar nedeniyle arazilerin satış işlemini gerçekleştirememiştir.
Ukrayna’da zulüm ve katliama uğrayıp göç eden Yahudilerden bir kısmına Osmanlı Devleti sahip çıkarak, bunlardan otuz üç aileyi Sultanbeyliği çiftliğinde geçici olarak ikamet ettirdi. Birinci Dünya Savaşı sırasında bu Musevi göçmenler kendi istekleri üzerine Batı Avrupa ve Amerika’ya göç etmişlerdir.
Flipson’un ölümünden sonra varisleri tarafından Sultanbeyli arazileri bugünkü hissedarlara satılmıştır. Ayrıca 1945 yılında Bulgaristan’dan gelen göçmenlerin bir kısmı hükümetçe 7.500 dönümlük arazi istimlak edilerek Sultanbeyli’ye yerleştirilmiştir.
1957 yılında Sultanbeyli köyünün kurulmasına karar verilmiştir. Köyün kurulmasından sonra köy merkezinde rıza-i taksimle düzenli yerleşim merkezi oluşturuldu. Eski Ankara-İstanbul Yolu köyün içinden geçmekteydi. Köyün kurulmasından sonra bazı hissedarlar hisselerini satmaya başladılar. Orman idaresinin Sultanbeyli’ye tahdit koyması ve idare ile hissedarlar arasındaki davanın devam etmesi sebebiyle bu satışların tapu devri yapılamamıştır. Satışlar önceleri gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi ile daha sonra Köy İhtiyar Heyetinin tasdik ettiği senetlerle ve en son dönemde de el senetleri ile devam etti.
TEM Otoyolu’nun Köyün içinden geçmesi köyü cazip hale getirmişti. 1985-1987 yılları arasında hızlı yapılaşma etkinliklerinin neticesinde Sultanbeyli bugünkü haline ulaşmış oldu. 31 Aralık 1987 tarihinde Sultanbeyli köyünde belediye kurulması kararı alındı. Ancak ilk belediye seçimleri 26 Aralık 1989 yılında yapıldı. 1992 yılında da Sultanbeyli ilçe oldu.[4]
Ulaşım[değiştir | kaynağı değiştir]
İstanbul ve Ankara’yı birbirine bağlayan Anadolu Otoyolu (Otoyol 4) ilçenin içerisinden geçmekte ve Sultanbeyli gişeleriyle otoyola giriş çıkış yapılabilmektedir. İstanbul’un birçok ilçesine otobüs ve dolmuş toplu taşıma araçlarıyla ulaşılabilinmektedir. Ayrıca önümüzdeki yıllarda 3 ayrı metro hattı ve 1 adet de ilçe merkeziyle tarihi Aydos Kalesi’ni birbirine bağlayan teleferik hattı yapılması düşünülmektedir
- Published in Bölgelerimiz
Silivri İlçesi moloz hattı
Silivri moloz hattı Silivri moloz taşıma Silivri moloz nakliyesi Silivri moloz atık toplama Silivri alo moloz hattı,Silivri, Marmara Bölgesi’nde bulunan İstanbul iline bağlı bir ilçe, İstanbul il merkezinin 67 kilometre batısında, D-100 (eski E-5) karayolu üzerinde bulunan bir sâhil şehri.
İstanbul Avrupa yakası’nın batı kısmında, 41 derece, 3 dakika kuzey paraleli ve 28 derece, 20 dakika doğu meridyenlerinin kesiştiği noktadadır. Batısında Tekirdağ iline bağlı Çorlu ve Marmara Ereğlisi ilçeleri, doğusunda İstanbul iline bağlı Büyükçekmece ilçesi, kuzeyinde İstanbul iline bağlı Çatalca ilçesi, kuzeybatıda Tekirdağ iline bağlı Çerkezköy ilçesi, güneyinde ise Marmara Denizi yer alır. Marmara Denizi’ne kıyılarının uzunluğu yaklaşık 45 km. olan ilçenin yüzölçümü yaklaşık 760 km²’dir (tarım arazileriyle birlikte 860 km²). 18 köyü ve 8 beldesi bulunan ilçenin merkezi ise 7 mahalleye ayrılmıştır. Beldeleri şunlardır: Selimpaşa, Değirmenköy, Gümüşyaka, Çanta, Celaliye-Kamiloba, Ortaköy, Kavaklı ve Büyük Çavuşlu. Köylerin adları ise; Akören, Alipaşa (5216 Sayılı Büyükşehir Belediyesi Yasası ile Silivri’nin mahallesi konumuna düşürüldü), Bekirli, Beyciler, Çayırdere, Çeltik, Danamandıra, Fener, Gazitepe (5216 Sayılı Büyükşehir Belediyesi Yasası ile Silivri’nin mahallesi konumuna düşürüldü), Kadıköy, Küçük Kılıçlı (5216 Sayılı Büyükşehir Belediyesi Yasası ile Silivri’nin mahallesi konumuna düşürüldü), Büyük Kılıçlı, Kurfallı, Sayalar, Seymen, Küçük Sinekli, Büyük Sinekli ve Yolçatı’dır. İlçe toprakları genelde az eğimli alanlardır. Silivri yöresinin içinde bulunduğu bölgedeki topografya, hafif dalgalı düzlükler biçiminde, yüksekliği 60 metreyi geçmeyen tepeler şeklindedir. Söz konusu topografya; güneyde deniz kıyısından başlamakta ve kuzeye doğru yavaş yavaş yükselmektedir. Doğuda, Muratçeşme bölgesindeki Keltepe ile Araptepe, başlıca engebeleri oluşturmaktadırlar. İlçe dahilinde yüksek dağlar bulunmamaktadır. İlçe sınırlarında çok önemli akarsu yatakları olmayıp Boğluca Deresi, Çanta Deresi, Gelevri Deresi, Kova Deresi, Tuzla Deresi ve Karılar Deresi gibi küçük dere ve çaylar bulunmaktadır….
Silivri
Silivri’nin metrekareye düşen kişi sayısı 1990 yılında 90 iken, 2000 yılında 126’ya yükselmiştir. Silivri’nin nüfusu 1997’deki verilere göre 38.932 iken 2000’de 44.530’a yükselmiştir. 2007 itibarı ile ise tahminen 72 bin. 2013 Yılı nüfusu 155.923 kişidir. En kalabalık mahallesi Yeni mahalledir. 2013 nüfus sayımında Yeni Mahallede 26.278 kişi kayıtlara işlenmiştir. En küçük köyü ise 140 kişi ile Küçüksinekli’dir. Onu 211 kişiyle Bekirli takip etmektedir. Köy nüfusu giderek azalmakta ve kırsal alanlardan kentsel alanlara göç yoğunlaşmaktadır.
- Published in Bölgelerimiz